• Arakawa Under the Bridge - 8





    8 Bridge
    Tembelliğim ve havaların pastırmalaşmasıyla yazılara iyice ara verdim. Bu hafta içinde geri kaldıklarıma yetişmeyi planlıyorum. Bunun için ilk sırayı da renk cümbüşü seriye vereyim istedim. 7. bölümün sonunda Rec'in tanıdıkları seriye katılmışlardı ama onlarla ilgili hiçbir bilgimiz yoktu. Bu bölümde Rec'in gençliği üzerinden onun sekreteri Takai ve Takai'nin asistanı Shimazaki ile tanışıyoruz. OP öncesi bir flashback ile de Rec'in çocukluğuna ve babasının daha önce birkaç kez gördüğümüz abuk tavırlarına şahit oluyoruz. Bölümün sonu düşünüldüğünde iyi bir temel atılmış diyebilirim.

    Takai tarafından aniden basılınca çareyi "köprü altında iş kurma" yalanında gören Rec bu kandırmacasına yardımcı olmaları için Maria, Sister (kendini Franz diye tanıştıyor) ve Shiro'dan rica ediyor. Maria insanlara hakaret etmekten zevk alan bir sadist, Sister da savaştan kalma panikle sürekli silahına davranan bir nevrotik olduğundan bir tek Shiro'yu Takai'ye yedirebiliyor. Bu arada Shiro'nun da köprüden önce satış işinde çalıştığını öğreniyoruz. İşleri tam toparladığını zannettiği anda üç silahşorlar Nino, Mayor, Star geliyor ve Rec adeta yan basıyor. Nino'yu önce sekreteri diye tanıştırınca Takai'de kontak atıyor, ardındansa sevgili olduklarını duyunca devreler tamamen yanıyor. İyi de oluyor çünkü serinin ilk öpücüğüne bu sayede tanıklık ediyoruz.

    Takai'nin azıcık saplantılı Rec sevgisi bölüm finalinde iyice ortaya seriliyor. Shimazaki yaptıkları keşif gezisinin fotoğraflarını Rec'in babasına gösteriyor ve adam iyice küplere binip giden aile şerefini toplama gayretine giriyor. İş işten gerçi tabii ama Rec'in çocukluğunu daha ilk günden elinden alan bu adamın şimdi oğlunu kazanmaya çalışmasını görmek eğlenceli olacaktır. Serinin komedisi biraz düştü. Dramaysa hiç bu bölümün açılışında gösterildiği kadar apaçık kullanılmamıştı. Yolun ortasında böylesi bir rota değişikliği bu sıradışı seriyi belli kalıplara doğru yönlendirecek sanki. Umarım yanıltırlar.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi