Dancer in the Dark
"Savaşacak kimse kalmadı, yeni düşmanlar yaratacaklar" demiştim. Tanınmadık yeniler yaratmak yerine bilindik bir düşmanın "yenilerini" yaratmayı tercih ediyor Angel Beats. Geçen bölümde o devasa balıkla kapışırlarken Angel çabucak bir hamleyle teleport yapmıştı. En azından bana teleportmuş gibi görünse de aslında yaptığı kendini klonlamakmış. Kahramanlarımız bu bölümde klonların saldırısına uğruyor ve hepsini birden yok etmenin tek yolunun tanıdıkları Kanade'yi kurtarmaktan geçtiğini anlıyorlar.
Bir süreliğine normal öğrenci rolüne bürünen SSS üyeleri en sonunda Guild'e gidiyor ve Angel için kıyasıya bir mücadeleye giriyorlar. 2. bölümde Guild'e giderken sinek gibi avlanan bu çocuklar bu sefer kendilerini feda ederek kaynağa ulaşmak zorunda kalıyorlar. Kendini tekrar eden esprilerini abartı seviyede döngüye sokan seri bu kez espriyle yetinmiyor ve eski bir bölümünü tekrarlıyor. Fazlası da beklenemezdi zaten!
Lakin öyle bir hal aldı ki artık yaptığı espriler komik dahi olsa güldürmüyor. "Bitse de gitsek" zorakiliğinde maalesef yazıları da geciktiriyorum. Bu bölümden aklımda kalan tek şey Guild'e giden koridorlarda çocukların öldüğü sahnelerdeki tekrardı. Serinin tek bir mizah anlayışı var: Bir sahneyi, komik olsun veya olmasın tekrar tekrar oynatarak komikleştirmeye çalışmak. Bu taktik kâh tutuyor kâh tutmuyor ama istisnasız her bölümde kullanılıyor. Beni baydığı gibi bölüm yorumlarını da tekrar etmemi sağlıyor.
0 Görüş:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.