• Durarara!! - 19





    The Blue Sky Perishes


    Bu bölümde azıcık da olsa Baccano! kurgusuna yakın davranan seri Anri'nin nasıl olup da Yellow Scarves karargahına geldiğini ve Kida'nın önceki bölümlerde neden sürekli Mikado ile Anri'nin yanından tüydüğünü açıklıyor. Bunları yaparken mantıklı izahatlar getirmesi de soru işaretlerimizin bir kısmını netliğe kavuşturuyor. Yine de biraz geç kalındı ve gereksiz bir çabaymış gibime geliyor. Izaya'nın herkesi birbirine kırdırmaya çalıştığını zaten biliyoruz. Bunu bir kere daha, üstelik chat ekranından dakikalarca yazışarak yaptırmanın zaman kaybından başka bir işe yaramadığını düşünüyorum.

    Kida tam Anri'yi yakalamak üzereyken Celty'nin gelmesi de ilginçti. Anri ne ara haber verdi yakalayamadım. Haber de vermediyse Celty'nin bu olaydan nasıl haberi oldu, unuttum. Tabii son anda Anri'nin kılıç çekmesiyle Kida'nın düşünceleri netleşti. Slasher ile Celty iş birliğindeler ve ikisi de Dollars'ın bir üyesi. Kısacası Yellow Scarves bir anda mevcut çetelerin hepsine düşman kesilmiş oldu. Izaya ile Mikado'nun internetteki konuşmalarında bir başka gerçek daha dillendirilmiş oldu. Kida'nın eski sevgilisi Saki'yi hastanelik eden ve o zamanlar Blue Squares'in üyesi olan elemanlar şu anda Kida'nın emri altında Yellow Scarves'talar. Gerçi ben bunu Saki'nin kaçırılmasını anlatan bölümde yazmıştım ama serinin de bu detayı kaçıranları düşünmüş olması gayet güzeldi.

    Galiba bu seriden soğuma nedenime nihayet bir isim koyabildim. En azından birkaç nedenden sadece birine artık isim biçebiliyorum. İlk bölümlerde iştah kabartıp geniş kadrosuyla başımı döndüren Durarara!! -6 ay süreceğini de düşünürsek- çok fazla konu anlatacaktı. Oysa yan karakterler neredeyse hiç kullanılmadı. Simon gibi sempatik bir dev sadece anlatıcılığı üstlendiği bölümde rol aldı, Kadota ve tayfası skeç mantığındaki bölümlerle geçiştirildi ve hatta Shizuo bile başrole kadar ilerleyemedi. Celty, Izaya, Anri, Kida, Mikado. Bunların dışında kalan tüm karakterlerin gösterilme nedenleri başrolleri beslemek oldu. Hal böyle olunca da böylesi dev bir kadroya ne gerek vardı diye düşünüyor insan.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi