• Dennou Coil - 10





    Kanna's Diary


    Evet, iyiden iyiye konunun gelişimi başladı. Geçen bölümle birlikte hazırlık dönemi sona ermişti, şimdi artık elle tutulur bir konudan bahsedebiliyorum. Elbette yine gizem dolu ve hakkında çok fazla ipucunun olmadığı, muhtemel teorilere açık bir konu şu andaki. Hatta o kadar gizli kapaklı ilerliyor ki sağlıklı teoriler üretmek de mümkün değil. Güzelliği de burada serinin zaten, 10. bölümden her şeyi çözebilseydim bir manası kalmazdı. İşin aslı ben şimdi izlediklerimizin ve bunlardaki detayların ileride mutlaka kullanılacağını düşünüyorum. Öyle ufak ufak ilerleyen bir seri ki Dennou Coil sanki bazı detaylarını şimdiden bilinçaltıma yerleştirip zamanı geldiğinde de yine hafızamdan bana seslenecekmiş gibi.

    9. bölümdeki düello berabere sonuçlanıyor ama Daichi bunu hazmedemiyor. Isako'nun peşindeki teyzemiz Tamako, kızın bir Sacchi'yi kolayca yok edebildiğini görünce şoka uğruyor ama onu takip etmekten de yılmıyor. Isako ise hasta yatağındaki amcasını ziyaret ediyor ve abisini geri getirebileceğini söylüyor. Burada amcasının Isako'ya verdiği "heee, tabii getirirsin" türündeki cevaptan çocuğun ya öldüğünü ya da geri getirilemeyecek bir yere gittiğini (siberdünya olabilir) anlıyoruz. Tabii büyük ihtimalle amcasının Isako'nun neler yapabildiğinden haberi yok.

    Yasako'nun büyükannesi sayesinde çocuklar Haraken'in ölmüş arkadaşı Kanna'nın günlüğüne ulaşıyorlar. Kanna'nın son sözleri Haraken'den hoşlandığını açıklıyor ki bunu okuyan Haraken de bir nevi suçluluk ve pişmanlık yaşayarak göz yaşlarını tutamıyor. Yalnız Kanna'nın günlüğe yazdığı bir şey çok dikkatimi çekti. Her bölüm başında Yasako'nun sesinden bir şehir efsanesinin iki satırını dinliyoruz. Kanna da illegal ile temas kuran birinin en yakın arkadaşının lanetleneceğini yazmış günlüğüne. Post-modern mitlere sahip bir seriye böylesi şehir efsaneleri ayrı bir tat katıyor.

    4423 olayıyla ilgili sadece Yasako'nun bir zamanlar tanıştığını bildiğimizden şimdilik hiçbir şey yazmamak daha iyi diye düşünüyorum.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi