• Durarara!! - 17





    Fleeting Shifts and Changes


    Son bölümlerde ilgimi ve sevgimi iyiden iyiye kaybetmeye başlayan seri bana göre bu bölümle birlikte yeniden toparlanmaya ve yükselişe geçmeye başladı. Mikado'nun figüranlıktan gelip başrolü kaptığı ilk 12 bölümde anlatılan Dollars hikayesinden sonra şimdi de Anri'nin başrole yetiştirildiği 5 bölümlük mini seri sonlandı. Üstelik Anri'nin -gayet sıkıcı- hikayesinin bitmesi 3. ve muhtemelen son sürecin de kapılarını açtı. Bunda da Kida'nın başrolü üstlendiğini göreceğiz. Dollars ve liderleri Mikado, Yellow Scarves ve liderleri Kida, Saika'nın yavruları ve ana kraliçe Anri.

    Şahsen uyuklamakla somurtmak arasında surat ifadeleriyle takip ettiğim Anri'nin bölümlerinde bir tek bu final bölümünü beğendim diyebilirim. Önceki 4 bölümün bıraktığı, daha doğrusu içimden koparıp aldığı Durarara!! tadını bu bölümde net bir şekilde hissettim. Hem çooook eski bölümlerden birine referans verip Baccano! karakteristiği kurguya selam çakıldı, hem Anri'nin flashbacklerinde epey tarz geçişlerle yönetmenlik kabiliyetleri sergilendi hem de serinin senaryosuna fena sayılmayacak bir ayar çekildi. Hepsi de tek bölümde başarılırken Shizuo'nun karakterine bir tuğla daha konduruldu. Ama bir kere tadım kaçtı dedim ya, bunca başarıya rağmen olağanüstü bir bölüm de değildi. Sanki serinin orta yerinde teknik departmanda bir şeyler sekteye uğramış gibi.

    Tüm bu hengamenin arkasında elbette ki Izaya'nın olduğunu öğrendik. Şimdi Kida'nın bölümleri geldiğinde onun yine ne gibi bir rol üstleneceği herhalde bizi finale hazırlayan en önemli etken olacak. Tabii şimdi Slasher'ların günümüzün sevgiye muhtaç 2. sınıf vatandaşlarına, Dollars üyelerinin modern toplumda hiç denecek kadar az görülen hayırseverlere benzetilebileceğinden falan bahsedebilirim. Seri benim şevkimi istikrarlı bir şekilde kırmasaydı emin olun bahsedesim vardı lakin artık çok geç. Yönetmenin inisiyatifine kalmak çok üzücü. Halbuki o senaryodan ne "senaryolar" yazmıştım ben kafamda...

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi