• Angel Beats - 6





    Family Affair


    O kadar hafif sayılabilecek bölümlerden sonra nihayet dişe dokunur kıvama yakın bir bölüm gelebildi. Tabii ilk bölümden bu haftaya kadar beklemek zorunda mıydık, ayrı bir tartışma konusu. Geçen hafta Angel'ın yerine Öğrenci Birliği'nin başına gelen despot Naoi'nin iç yüzü ortaya çıkıyor ve ilk fırsatta bizim isyankâr SSS grubu üyelerini hedefliyor. Sadece Angel ve Otonashi'yi "hücreye" gönderen Naoi geri kalanlara karşı bir savaş başlatıyor ve bölümün ikinci yarısında onun da geçmişini öğreniyoruz.

    Angel Beats'te ölmüşlerin dünyasındayız ama buradaki herkesin ölüm öncesi bir yaşam sürdüğünü de biliyoruz. Hepsi farklı dramlar sonucu buraya gelmiş çocukların kendilerine has birer hikayeleri bulunuyor ve her bölümde bunlar bize aksettiriliyor. Şimdiye kadarki dramlar orijinal sayılamasalar da Naoi'nin yaşamı üzerinde biraz fikir teatisi yapıldığı belli oluyor. Kendini ölmüşlerin dünyasında Tanrı olarak nitelendiren bu çocuk ölüm öncesi yaşamının kendisine ait olmadığını söylüyor ve buna da gayet düzgün bir açıklama getiriliyor. Başarılı ikiz kardeşi öldüğü gün ailesinin "Ölen sendin, kardeşinin yerine geç" diye buyurduğu bu delikanlı içinde yaşadığı şüpheleri bu dünyada da devam ettiriyor. Aslında fikir gayet güzel ve çok sık karşılaşılmayacak kadar da özgün. Serinin şimdiye kadarki performansı göz önüne alındığında eminim bunu da bir şekilde mahvedeceklerdir. İnşallah yanılırım.

    O değil de seride şimdiye kadar gördüğümüz tüm düşmanlar birer birer SSS tarafına geçmiş gibi. Angel saf dışı bırakıldıktan sonra Otonashi onunla dostluk kurdu ve büyük ihtimalle bu kızın SSS ile kapışması da sona erdi. Angel'ın vasıfları biter bitmez çıkan Naoi'nin hükümdarlığı ise sadece 1 bölüm sürebildi. Serinin ortalandığı bu dönemde sil baştan bir düşman mı yaratılacak yoksa eskilerden biri tekrar karanlık tarafa mı geçecek? Gönlümden geçen bunların hiçbirinin gerçekleşmemesi. Kıytırık bir iyi-kötü savaşından ziyade çocukların bu ölmüşler dünyasını keşfetmelerini ve ilk bölümde umutlandırdıkları teorileri pratiğe dökmelerini tercih ederim. Dengesini dengesizlikten bulan bu serinin bir sonraki hafta neyle karşımıza geleceğini kestirebilmek gerçekten güç.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi