• Arakawa Under the Bridge - 5





    5 Bridge


    Daha dün Golden Week'ten dert yanarken geçen haftanın Formula çevirili yeni bölümü nihayet çıktı. Demek arada bir söylenince sesimi duyan birileri çıkıyor... ya da en azından şapşal talihim dönebiliyor. Araya zaman girmeyegörsün, bu seriyi çok özlemişim. Lakin yine araya zaman girmeyegörsün bu diziden azıcık soğumuşum. Gözden ırak olanın gönülden de ıraklaşma misali bu bölümde öncekiler kadar katıla katıla gülemedim. Yine de çizimleri ve yepyeni OP'si takdirimi topladı. Hele ki 1. fotoğrafı bir süre için arka plan olarak kullanmayı düşünüyorum.

    Bıraktığımız yerden, yani Maria'nın önüne gelene laf sokmasından devam ediyoruz. Stella'ya hoşgeldin partisi yapmak için Maria'dan süt ürünleri almaya gelen Sister yediği laflara yenilerini ekliyor ve sonunda bedeni dayanamayıp çekçekle bütünleşiveriyor. İkilimiz olay yerinden hızla uzaklaşırken "yer yarılsın da içine gireyim" diyerek el bombasıyla delik açan Sister'ın utancından Rec nihayet bu dev adamın hislerini anlıyor. Tabii Maria gibi uyuz ötesi bir güzellik bölüm sonundan da anlaşılacağı üzere Sister'ın canına okumaya devam edecektir ama bu adamın can çekişini izlemek de zevkli olacak. Ne de olsa yere çöküşü aynı bir filin düşüşünü andırıyor.

    Pastorize bölgesinden çıkan Rec bu kez de botanik arazisine gidiyor ve yepyeni bir karakter serimize dahil oluyor. Artık Rec'in insanlar üzerindeki tereddütleri tadını yitirdi gibime geliyor. "Hmm, epey normal birine benziyor" repliği temcit pilavı kıvamına gelmek üzere, keşke artık bu espriyi tamamen bıraksalar. Nehrin altında yaşayanların manavı sayılan P-ko elbette ki Rec için anormal bir karakter ama bizler için de anormalliği bir Maria, Sister, Nino, Star vs. kadar değil. Rec'i ninja sanan P-ko'nun kurduğu muz tuzakları bu serinin özgün espri anlayışıyla biraz çelişiyor. Mutlaka ki bu karakteri de geliştireceklerinden şimdilik fazla kritiğini yapmamak gerek.

    Ardından Stella'nın hoşgeldin partisi ve Rec'in yerden yere vuruluşları. Temposu yayındaki diğer serilere göre hızlı değil, aşırı hızlı olan seride duraklama anları bana hep komik geliyor. Arakawa Under the Bridge neredeyse hiç yavaşlamayan bir seri, bir anda tamamen durması da sanırım bana bu yüzden komik gelebiliyor. Rec'in delirme anlarında sakin kalmaya çalışması yakında onun da Sister gibi bir yerlerinden pörtletecek kadar sinirlendirebilir. Akabinde de önümüzdeki haftanın bölümüne yol yapan son konu Star-Rec müzik kapışması. Karakterleri ve yaratılan özel durumlarıyla buraya kadar kalbimi fetheden serinin bu bölümü birçok konuya aynı anda daldığı içindir herhalde pek hoşuma gitmedi. En zevksizi böyle olsun canımı yesin tabii.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi