• Durarara!! - 14





    Public Unrest


    Ekseriyetle sıkıcı ve didaktik bir bölüm. Yan karakterleri neredeyse boşlayan bölüm Selty'nin Shinra'ya ilanıaşkına ve gayet feminen tavırlarına, Selty'nin kafasını Shinra'nın babası Shingen'in zamanında alıp götürdüğüne, Izaya'nın bu kafayı uyandırmak için uygulayacağı plana ve Slasher'ın gizemine anlatıcılık yapıyordu. Lakin tüm bunları tirat sınıfına sokacak kadar uzun diyaloglara ve tek planlara sokunca ister istemez uykum geldi. Böyle bir bölüm de gereklidir belki ama bu ne acele? Daha çok bölüm var.

    Kida'nın Yellow Scarves tarafından geri çağrılışı kafasını kurcalarken birkaç bölüm önce gördüğümüz Mikajima Saki'yi ziyarete gidişi onun da karakter gelişiminin üstüne düşüleceğini işaret ediyor. Bölümde o kadar çok karakter var ve seri de Baccano!'da olduğu gibi her karaktere eşit önem vermeye çalışıyor ki gelişmeleri takip etmekte zorlanıyorum. Açıkçası bölümü pek anlatasım da yok ve bu kadar geniş bir oyun sahasının nasıl toplanacağını da bilmiyorum. Izaya'nın 3 apayrı oyunu aynı masada oynaması gibi Durarara!! da tüm farklı karakterlerini Ikebukuro'da oynatıyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi