• Cobra The Animation - 13



    Distant Memories

    Ve serinin final bölümü! Çocukluğumdan gelen tanıdık bir esinti şöyle bir anılarımı dalgalandırdı ve gitti gibi hissettim açıkçası. Keşke hiç bitmeseydi diyebileceğim serilerden biriydi Cobra. Benim için özel bir anlamı olan karakterdi.

    Öncelikle geçen bölümde hakkında atıp tuttuğum tapınağın şeytanı o kadar da koftiden bir yaratık değilmiş. Son bölümde bunu öğrendi(k)m. Ama ne kadar önemli bir yaratık olursa olsun hem önceki bölümde hem de bu bölümde kayda değer etkisi olmadı. Yani tek bir leşi bile yok daha ne diyeyim!

    Hazine olan yerde kan çıkar misali grup içerisinde nifak tohumlarının yeşermesini bekliyordum ama beklediğim tam olmadı. Gene de yapılan sürprizle durum kurtarıldı. Son bölüm itibariyle bu macerada açığa çıkmamış her hangi bir bilinmeyen kalmadı. Bütün taşlar yerine oturtularak huzurlu bir şekilde seriyi sonlandırmış olduk. Bu da seri için artı durumlardan biriydi. Ördek suratlı Vale’nin sonu hoş olmadı. Ne olduğunu anlamadan harcandı. En azından bizi güldürdüğü sahnelerin hatırına arkadaşının intikamını almak için Cobra ile bir düelloya girme şansı verilseydi. Yazık oldu Vale’ye. Resmen ördek gibi kızardı.

    Bu seri ile ilgili son sözlerimden ilki Lady’e gidiyor. İlk serideki makus talihini bu seride de kıramadı. Bütün seri boyunca jenerikte göründüğü süreden daha az karşımıza çıktı. Gerçi seriden önce yayınlanan Cobra The Animation: Time Drive OVA’sında bu şansızlığını kırmış gibiydi. Ama netice de olmadı. Seri boyunca izlediğim tüm maceralar beni tatmin etmekle beraber Cobra’nın azılı düşmanı Korsan Loncası’na ağırlık verilseydi daha iyi olurdu. Crystal Boy gibi seriyi sürükleyen dişli bir rakip hiç fena olmazdı. Son olarak kafanızı dağıtmak için eğlenceli ve hareketli bir seri arıyorsanız Cobra’nın evreni sizin için en ideal limanlardan biri olacaktır.


    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi