• Arakawa Under the Bridge - 4





    4 Bridge


    İzle ve kendini iyi hisset, antidepresan, komik, mizahi, gülünç, kahkaha, eğlence, zevk, tatlı, şirin.

    İlk iki bölümde kahkaha attığım yerler oldu ama bu bölümde 3 kere geri alıp tekrar tekrar güldüğüm iki sahne vardı. O kadar kendine has bir komedisi var ki serinin eğer severseniz gediklisi oluyorsunuz. Burada da Stella Rec'in boğazını sıktıktan sonra Rec'in bir konuşmaya çalışması var ki dillere destan. Formula fansub grubu çeviriyi çok iyi yansıtıyor ve çevrilmesi belki de en zor tür olan komediyi nefis bir şekilde aktarıyor. İngilizce takip edeceklere kesinlikle bu grubu öneririm.

    Sister'ın İngiltere'deki yetimhaneden tanıdığı Stella isimli küçük bir kızın köprü altına gelişiyle karakterlerimize bir yenisi daha ekleniyor. Rec'in umduğu ve dua ettiğinin aksine Stella da "normal" biri değil. Bu kıza abilik görevi Rec'e kalıyor ve kızın canının istediği tek bir oyun var: "Ölümüne dövüş oyunu". Kızı hafife alan Rec serinin sürpriz çıkışlarından bir başkasına tanık oluyor ve comboların geldiği nefis bir dayak yiyor. Kıza -ve insanlara- güvenini toplamaya çalışırken kızın tehditleri sırayı alıyor: "Dövüşte beni alt etmeden abim olamazsın!" Rec daha ne kadar süre bu kadar saftirik kalacak merakla izlemekteyim. Hâlâ şehirde olduğunu falan sanıyor garibim.

    Bölümün başındaysa sevgilisi Nino ile köprüye kadar yürümeleri ve Nino'nun nehre saldığı yaprağı görmesi -ki ardından gelen Rec metanetiyle- bölümün ufacık, minicik romantizm/drama anlarından biri. Böyle dakikaların minimumda tutulup yine de seride bulundurulması hoşuma gidiyor. Konunun ilerleyişi hakkında belki çıkarımlar yaptırıyor ama bana göre asıl görevi sürekli güldürme amacı güdülmediğinin göstergesi. Evlerine geri dönerken Nino'nun yüzünün kızarması... ne diyeyim çok hoştu işte!

    Ben bu seriyi sevdim, hem de çok sevdim. Her hafta sabırsızlıkla yeni bölümün çıkmasını, gece uyanık kalıp yeni indirdiğim bölümü izlemeye çalışmayı seviyorum. Çiftlik sahibi Maria gibi bir karakter daha katılmış ve Sister'ın yarasını patlatmışken bu seri nasıl sevilmez? "Seni sevdiği için aşağılıyor" nasıl bir argümandır? Arakawa Under the Bridge için yerinde bir argüman olduğu kesin. Hele hele Rec'in de tüm bu "anormal" karakterler arasında çok da normal biri sayılmadığını düşünürsek bu seri her karede gösterilen özeni yansıttığı nefis görselliğiyle şimdiden kalbimi fethetti diyebilirim.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi