• Sora No Oto - 12





    Fill the Blue Sky


    Seri sona erdi ama... ardında hiç soru işareti bırakmadan!

    Ben bu hataya düşeceklerini hiç ummamıştım. Geride kalan 11 bölümde öylesine ustalıkla iki ileri-bir geri yapmış, tek tek açıklayarak değil göstererek bir şeyler anlatmaya çalışmış, detayları ve bilinmezleriyle bizi tahminlere sürüklemiş Sora No Oto çocuk oyuncağı gibi bir finalle kapanışı yaptı. Bir seri bittikten sonra ardında soru işareti bırakmamasına ilk defa bu kadar bozuluyorum. Oysa ben hâlâ herkesin teorilerini okumaktan ve kendi teorimi geliştirmeye çalışmaktan çok memnundum. Bu final bölümü serinin hiç yapmadığını yaptı ve ebleh bir izleyici profili oluşturmuş gibi tüm gizemlerini açık etti. Abuk bir kapanış yaptı.

    Aisha'ya sıkılan kurşunla bizi bir hafta merakta bıraktıktan hemen sonra öğrendik ki Aisha vurulmuş ama yaşıyor. Psikopat kumandan Hopkins savaş çıkartmak için fevkalade uğraşlar içindeyken Filicia silahını çekip kendi amirini rehin alıyor. Kanata uzaklardan bir "barış" sesi duyduğunu iddia ediyor ama kimseciklere inandıramıyor. Eh, kızlar da başa gelen çekilir düzeyinden bir isyan başlatıyor ve kapıdaki savaşı durdurmak için kendi birliklerine Takemikazuchi ile saldırıyorlar. Noel bu sırada depresyonda çünkü o coğrafyadaki ölümlere neden olan kimyasalı geliştirdiği ortaya çıkıyor ama toparlanması çok zor olmuyor. Her şeyi deneyen kızlar orduyu durdurmakta başarısız olunca Kanata çıkıyor Takemikazuchi'nin tepesine ve seri boyunca duyduğumuz güzelim "Amazing Grace"i çalıyor. Tüm ordu bir an duraksıyor??? O sırada Roman hükümdarıyla evlenmiş olan Rio devasa tankların üstünde -kimse onu fark etmeden?!- çıkageliyor ve herkese silahlarını bıraktırıyor. Mutlu son için kalan son eksiği de jenerikte tamamlayan yapımcılar arkalarına yaslanıyor ve bir serinin nasıl içine ettiklerini anlatarak eğleniyorlar.

    Tam bir hayal kırıklığı. DVD'den gelecek ekstra bölümlerde DTB'nin yaptığı gibi arada kalan birkaç önemli konuyu anlatacaklarını sanmıştım. Halbuki şimdi ne anlatacakları umurumda bile değil (yine de izleyip yazacağım OVAları). Bu kadar getirip böyle 0-6 yaş grubuna hitap eden bir finali kim düşündüyse ona kocaman bir Bravo! diyesim var. Mutlu son olmasına sinirlenmiyorum da bu kadar kasıntı bir mutlu son yapılmasına öfkeliyim. Ne kadar acele edildiği o kadar belli ki şehir efsanesi de araya sıkıştırılıyor. Ekstralardan daha güzel bir fırsat çıkartılabilecekken bu gizem de tam anlamıyla iç ediliyor. Linç ediliyor da olabilir tabii. İnsan şimdi dönüp Kanata'nın çişini tutmasına ayrılan bir tam bölümün amacını sorgulamadan edemiyor.

    Anime finalleri genelde kötü ile vasat arasındadır. Bağlayarak kotarılmış o kadar az final var ki istisnadan öteye geçemezler. Sora No Oto zaten bu kıt sezonda eli yüzü düzgün sayılabilecek yapımlardan biriyken çok daha iyi, en azından vasat bir finali kıvırabilmeliydi. Finali ve o saçma filler bölümü atarsak geri kalan 10 bölümü herkese tavsiye ederim. Lakin güzel bölümler güzel bir seri demek değil. Sora No Oto bunu kanıtladığı için aklımda buruk bir tat bıraktı maalesef.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi