• Dennou Coil - 3





    Yuko and Yuko


    Kağıt demiştim geçen bölümde. Bu bölümde kağıdın önemi iyice aydınlandı. Mobile indirgenmiş bilgisayar ekranları o kadar sıradan geliyor ki serinin dünyasında, kağıtlar Matrix'teki gibi 2 saniyede yüklenen becerileri barındırır olmuşlar. Bir tekniği öğrenmek için bilgisayardan döküm alıyor ve onu istediğiniz kişinin (ya da kedi/köpeğin) üstüne yapıştırıyorsunuz. Bu noktada biraz daha dikkat lütfen: Üstüne - Yapıştırmak. Canlı diye gördüklerimiz bilgisayarın bir klasörü olabilirler mi?

    Encoder Yuko'nun Densuke'yi kaçırmak istemesinin ardında yatan neden köpeğin içine giren "illegal"den bir şeyler çıkarabilmekmiş. Space diye adlandırılan ortamı bükebilen bu "encoder" bölüm boyunca peşinde koştu(rdu)ğu Densuke'yi yakalıyor ve illegali incelemek üzereyken yaklaşan "Sacchi" tehlikesi yüzünden ortamı terk etmek zorunda kalıyor. Terk edilmiş binadaki animasyon gerçekten görülmeye değer. Hem modern, hem ilkel çizimleriyle bu seri anlatımın limitlerini şimdiye kadar zorluyor.

    Yere tebeşirle çizilen çemberin bir tapınak değerinde olması ve tapınakların "Sacchiler" için sorunsuz bölgeler şeklinde kabul edilmeleri enteresan. Okullara ve tapınaklara giremeyen bu muhafız devlerin hangi mantığa göre programlandıklarını umarım görürüz. Hemen üstte övdüğüm animasyonun tökezlediği tek nokta bana kalırsa "sacchi" tasarımı. Hayalet Avcıları 2'de gelen bir Marshmallow vardı. Onun bile kaşları falan çatılınca biraz korkuyordunuz ama sacchiler için bu da yok. Yine de tepelerindeki surat GITS: Stand Alone Complex'teki "Gülen Adam"ı andırıyor. E GITS'ın filminde çalışmış bir yönetmen olunca projenin başında Dennou Coil'i ben daha çok şeye benzetirim. Ne de olsa Matrix ve sonrasındaki klonlarının hepsinin kaynak noktası ve animenin mihenk taşlarından birinden bahsediyoruz.

    1 Görüş:

    1. Gene arşivden güzel bir parça bulmuşun animedyum. En kısa zamanda bu seriyi de arşivime katayım. Özellikle seriyi izledikten sonra o bölümü bir de senin yazından okuyunca daha bir anlaşılır oluyor. Ellerine sağlık.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi