• Shingetsutan Tsukihime - 7



    Blue Ruins

    Shiki gecenin ikisinde gizlice eve girerken Akiha tarafından yakalanır ve bölüm Akiha’nın Shiki’ye geceleri evden çıkmaması konusundaki uyarılarıyla başlar. Sınıf arkadaşlarıyla eğlence parkına gidecek olan Shiki, yanında Akiha’yı da götürür. Bu Akiha’nın Shiki’nin arkadaşlarını tanıması için iyi bir fırsattır. Çok garip bir tanışmaya şahit oluruz.

    Bu bölüm sanki bilmecenin çözülmesi için ortaya ipuçları saçtı. İlk olarak gözümüze sokulan, Akiha’nın Yumizuka’dan hoşlanıp Ciel ile yıldızının barışmamasıydı. Normal bir şeymiş gibi görünen bu durumun altında aslında Ciel’in bir vampir avcısı olması mı yatıyor diye düşünmeden edemiyoruz. Diğer bir taraftan Chaos tarafından yapılan bir katliamdan nasıl sağ kurtulduğu hala bir muamma olan Yumizuka’dan neden hoşlandığı da tarafımdan ayrı bir merak konusu olarak not düşüldü. Tüm bunların üzerine gruba Arc’ında katılması üzerine panayır içinde panayır durumu yaşandı. Ciel’in bir ara Akiha’ya Tonho ailesinin geçmişi üzerine soru sorması baştan beri garip bulduğum hizmetçi ikizler ve Akiha’nın ardında saklanan bir şeylere parmak basmış gibi oldu.

    Akiha’nın gruptan erken ayrılmasından sonra eğlence parkında birinin vampir saldırısı sonucu ölmesi bölümün tuzu biberi oldu resmen. Bunun sorumlusu gruptan biri gibi. Yumizuka en büyük adayım ama ne olduğunu tam olarak bilmediğim Akiha’yı da şimdilik yedekte bekletiyorum.


    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi