• Fullmetal Alchemist: Brotherhood - 49





    Parent and Child Feelings


    Bölümün isminden de anlaşıldığı ve geçen haftadan kolaylıkla tahmin edilebileceği üzere Hohenheim er meydanına çıkıyor. Pride ile yaşanan kapışmayı nihayet bu bölümde bir neticeye erdiren yapımcılar diğer konuları (en önemlisi bir türlü gelmek bilmeyen Promised Day) henüz kafalarında oturtamamamış olacaklar ki 3 bölümdür bir güneş doğamadı. Gün doğsa, yeni gün başlasa son virajı da almış, sonun başlangıcına resmen girmiş olacağız. Kısmet, nasip tabii...

    Al'ın fikri güzeldi. Uygulanması da izahı da gayet mantıklıydı. Hohenheim'ın kendi simya yeteneklerini anlatırken kullandığı "aklın şaşar" epey komik bir replikti. Dikkat çekti mi bilmiyorum ama o devasa küreyi oluştururken ellerini hiç oynatmadı. Adamın aştığını biliyoruz ama şimdiye kadar bir yere veya öteki eline dokunmadan simya yapabilen kimseyle karşılaşmadık. Tek elle ateş çıkartan Mustang bile parmaklarını sürtüştürerek bunu gerçekleştiriyor.

    Mustang ise şimdiden cepheye çıktı. Bradley'in karısını kaçırdıktan sonra önüne çıkan askerleri de bertaraf etti ama bölümün sonunda bizi endişelere gark eden bir durumla burun buruna kaldı. Gerçi önümüzdeki bölümden kesitlerin gösterildiği son dakikada o endişemizin de üstüne kum atıldı ya neyse... Meraklanmadan bekleyeceğiz oradan nasıl kurtulacaklarını. Haftaya belki Promised Day başlar da "ha oldu ha olacak" hevesimize daha fazla işkence yapılmamış olur.

    1 Görüş:

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi