• Durarara!! - 9





    Yearning and Loving


    Önceki bölümde kısmen tanıdığımız laboratuvar güzeli Namie Yagiri'nin ağzından anlatılan bölüm bu hanımın geçmişini, kardeşi Seiji ile yaşadığı enseste yakın ilişkisini, kıyısından da olsa Selty'nin nerede bu ikilinin hayatına dahil olduğunu, Izaya'nın şehirdeki konumunu vb. daha pek çok detayı gün yüzüne çıkartıyor.

    Shizuo'nun herhangi bir bölümde görünmesini seviyorum. Adamın dizlerine saplanan kalemlere "sinek mi kondu?" bakışı, avucundan giren kalem içinse "işin yoksa yara bandı bul" umursamazlığını komik buluyorum. Durarara'nın mizahi yanları durum komedisi yerine karakterlerin tavırlarıyla vücut buluyor. Bu özelliği de serinin izleyiciyi güldürmek için "kasmadığını" gösteriyor.

    Anri'nin sokaklarda deli divane vaziyette aradığı kankisi Mika Harima'nın "başına" (:D) gelenleri de öğrendiğimiz bölüm benim için serinin en iyi bölümlerinden biri değildi. Gayet monoton bir anlatımla sadece Selty'nin kafasının nerelerde gezindiğini gösterdi. Bir anlamda da kendi yoluna ket vurdu. En büyük gizem çözüldüğüne göre sıradaki bölümlerin bazılarında filler havası önlenemez bir şekilde hissedilecek. Bu kadar erkenden düğümü çözmelerine makul tek bir açıklama var: Bambaşka bir konuya yöneleceğiz. Umarım şu doldurma bölümler konusunda yanılırım da Durarara!! şimdilik hiç tahmin etmediğim bir yerden düğümü tekrar atıp tekrar çözmeye çalışır.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi