• Cobra The Animation - 7



    To the Summit

    Grup, Cobra sayesinde önce üzerlerine düşmekte olan buzdan kayalardan, sonrada akabinde gelen çığdan kurtulur. Dakika bir gol bir olayının vuku bulmuş halini görürüz. Dağa tırmanma işinin çok çetin geçeceğini en baştan bizlere gösterilmiş olur. Bu zorlu tırmanışa dayanamayan bombacı fare kardeşlerden Buck, dağın var olup olmadığını sorgulamaya başlayınca altındaki koca dağ bir anda kaybolur ve boşluğa düşerek ruhunu teslim eder. Böylece tırmanış sırasında ki ilk kurbanımızı vermiş oluruz. Koruması daha dağa ulaşamadan ölen Linda, gece konaklama sırasında altına ulaşma şansını arttırmak için Cobra’yı baştan çıkarmaya çalışır. Tabii ki Cobra bu ayakları yemez. Sabah uyandıklarından bombacı fare kardeşlerden Daisy’nin de normal olmayan bir şekilde öldüğünü görürüz. Bu grupta böyle bir olayın olması kaçınılmazdı zaten. Katilin kimliğini bulma konusunda Cobra gibi benimde dedektiflik duygularım kabardı. Tabii ters köşeye yattığımı belirtiyim.

    Güzel bir bölüm ve maceraydı. Ara ara geçmişe gidilip karakterlerin Cobra ile olan ilişkilerine değinilse daha iyi olmaz mıydı diye içimden geçirmedim değil. Bu maceranın tadı damağımda kaldı resmen. Uçağın kim tarafından düşürüldüğü açıklandı ama dağın kaybolma olayı bir gizem olarak kaldı. Dediğim gibi entrikası, aksiyonu bol bir maceraydı. Finali için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Güzel ve anlamlı bir sürpriz oldu bana.





    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi