• Durarara!! - 6





    Bustle

    Her bölüme farklı bir anlatıcı taktiği devam ediyor. Bu bölüm Masaomi Kida'nın daha önce tanıştırdığı arkadaşlarından Kyouhei Kadota'nın anlatımına bırakılmıştı. Tüm bölümlerde bahsi geçen Dollars çetesinin bir üyesi olduğunu öğrendiğimiz Kyouhei kendi tayfasını toplayıp Kaztano isimli bir göçmen dostuna yardım etmek için yollara düştü. Kaztano'yu kaçıranlarınsa organ mafyası olduğunu öğrendik. İlk bölümde bir kızı kaçırmaya çalışan bu herifçilerinse kime çalıştıklarını bölümün sonlarına doğru görme şansına eriştik: Boynunda dikiş izleri olan kızın peşinden koşan Seiji isimli gencin ablasına.

    Detayların ne kadar fark yaratabildiğinin farkında olan bir seri Durarara!!. Misal Kaztano isimli adamın kaçırılmadan önce dinlediği "Nessun Dorma" isimli arya karaktere ufak da olsa derinlik katan bir ayrıntıydı. Kyouhei'nin Dollars sitesine girerken yazdığı "baccano" şifresi de hoş bir saygı duruşuydu. Kaztano'yu kurtarma görevini alan Selty'nin "benlik bir iş kalmadı" deyip olay yerine manasız bakması veya Shinra'nın Selty'e yanlış notu vermesiyse serinin anlık mizah anlayışının güzel bir örneğiydi.

    Durarara'nın karakterleri iyice yayıp her bölümde illa ki bir araya getirmesini takdir ediyorum. Ikebukuro'nun gettolarını anlatan seri kenti de bu sayede paramparça edip her taraftan birbirine bağlamayı pekala da başarıyor. Poşetini yere çaldığı bilyelerden harika bir kolye çıkarmayı gayet iyi biliyor. Ne karakterleri tam oturtamayacağımız kadar hızlı ilerliyor ne de lastik gibi uzatıp izleyiciyi sıkacak kadar yavaş. Ayarı çok iyi oturtan yönetmenin derdini anlatması için 24 bölümlük bir avantajı da bulunuyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi