• Shingetsutan Tsukihime - 4




    The Cradling Garden


    Çok durgun bir bölüm izledim. Genel olarak Shiki ve Akiha arasındaki ilişkinin üzerinde durulmuş. Bu iki kardeş birbirinden tamamen uzak, birer yabancı gibiler. Shiki’nin sekiz yıl önce teyzesinin evine gönderilmesi ve aynı zamanlarda Akiha’nın da yatılı bir okulda eğitimine devam etmesi iki kardeşin arasındaki durumu açıklıyor. Konuşulanlardan iki kardeşin bu süreçte birbirleriyle bağlantıya geçmedikleri de ortaya çıktı. Birbirlerini sadece anılarından hatırlıyorlar. Evdeki mevcut durum ise Shiki, Akiha’nın abisi olduğu halde ona hesap verir bir konumda. Babalarının ölümünden sonra evin yöneticisinin Akiha olduğunu öğreniyoruz. Bu arada Shiki’nin anılarında evin bahçesinde oynarken bir erkek çocuğun daha olduğu ortaya çıkıyor. Hizmetçi ikizler durumu inkâr etse de ileriki bölümlerde o çocuğun akıbetini de öğreneceğiz sanırım. Belki farkında olmadan Shiki onu da doğramıştır. Sonuçta yaptıklarını pek hatırlamayan bir karakter. Babası tarafından bu yüzden evden uzaklaştırılmış olabilir. Neyse, dediğimiz gibi ileride öğreneceğiz.

    Bozuk para gibi harcandığını düşündüğümüz Yumizuka, bir anda karşımızda bitiverdi. Bu kadar çabuk harcanmasına zaten pek inanmamıştım ama bu kadar da erken sahneye çıkmasını beklemiyordum açıkçası. Ne veya nasıl oldu da hayatta kalabildi? Aslında durum tam olarak açıklanmadan geçiştirildi. Ama bir ayrıntı var ki eğer doğruysa Yumizuka ile Shiki’nin arası fena bozulacak. Kantindeki televizyondan seri katil’in iş başında olduğunu öğrendiğimizde Shiki’nin daha çok çarpışmaya gireceğini hemen anlıyoruz. Aksi bir durum zaten düşünülemezdi. Bu sırada tüm bölüm boyunca ortalıkta görünmeyen Arc, Shiki’yi okulunda ziyarete gelir ve bölümü bu şekilde noktalarız.

    Aksiyon’un olmadığı yavan bir bölüm izledik. Ama ileriki bölümler için bir altyapı hazırlığı gibi düşündüğümüzde bu kadar da olsun diyorum.



    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi