• Shingetsutan Tsukihime - 3




    Demon Eyes of Direct Death

    Arcueid Brunestud’ın ( Bundan sonra kısacan Arc diyeceğim) açıklamaları sayesinde vampirler dünyası hakkında önemli bilgileri öğreniyoruz. Gerçek Soylular ( Arc’ın türü) ve Ölüm havarileri olarak iki tür vampir grubunun olması, Ölüm havarilerinin Soylular tarafından yaratılması bu açıklamalardan bazıları. Sıra Shiki’ye geldiğinde o da kızıl saçlı büyücü ilgili anılarıyla nesneleri nasıl kesebildiğini anlattı. Arc’ın Shiki’ye söylediği “Sen kana susamış bir katilsin” cümlesine ilk başta tebessüm etsem de Alfred Hitchcock’un Psycho filmini andıran bir şekilde bıçağıyla verdiği poz cümlede gerçeklik payı olduğunu gösterdi. Konuşmada Arc bir ara bıçağın üzerindeki sembollere çekiyor dikkatimizi ama sonuca ulaşamadan arada kaynıyor cümleler. Gene de ikili aklımıza takılan soru işaretlerini az da olsa giderme görevlerini yerine getirdi.

    Bulundukları odada Shiki televizyonda önceki gece Nero’nun saldırısında Yumizuka’nın ve ailesinin de kayıp kişiler arasında olduğunu öğrenince biraz suçluluk, biraz da intikam duygusuyla Arc’ın yanında savaşmaya karar verir. Yumizuka’ya bu kadar erken veda edileceğini hiç beklemiyordum. Açıkçası anime serilerinde kolay kolay karakterler ölmez. Ama bu serinin teması vampirler olduğuna göre mutlaka birilerinin harcanması gerekti. Gerçi şimdilik kayıp diye söz ediliyor Yumizuka’dan ama harcamışsa da hayrını görsün yazar.

    Tüm bunlardan sonra Arc’ın kurduğu ilkel bir plan sayesinde Shiki, Ölüm havarisi olan Nero’yu dilimleyerek vampirlerle olan mücadelesinde hanesine bir çeltik atmayı başarır. Bu dövüş sırasında Ciel’i gene bir direğin tepesinde olayları izlerken görürüz. Açıkçası Ciel ve hizmetçi ikizlerin ne oldukları hala bir muamma. Onlarında kendilerini tanıtma veya gösterme zamanlarının yavaş yavaş geldiğini düşünüyorum.


    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi