• Eve no Jikan - 2





    Sammy


    Rikuo'yu biraz daha işleyen ikinci bölüm android Sammy'nin de arzularını yansıtmayı başarıyor. Efendisinin isteklerini karşılayabilmek için daha iyi kahve yapmayı öğrenen Sammy de Eve No Jikan kafesinin gediklilerinden biri. Bu kafedeki karakterlerin öne çıkma sıraları iyi düzenlenmiş. İlk bölümde Akiko'yu tanıttıktan sonra bahsi geçen Sammy'i ikinci bölümde ön plana çıkartıyorlar. Üçüncü bölümde de sürekli piyanonun önündeki çifti ekrana getirecekler. Düzenli bir rotasyonla bir bölümdeki yan karakterler takip eden bölümde başkarakter oluveriyorlar.

    Televizyondaki haberler serinin anlatıcı görevini üstlenmiş durumda. Bu bölümde Dori-Kei tabirinin altına güzel bir mesaj da katan spiker, androidlere yakınlık duyan gençlerin insanlarla olan ilişkilerindeki zayıflığa dikkat çekiyordu. Günümüzde de insanların tekilleşmesi, bilgisayar/tv ile eskiye nazaran bir hayli fazla vakit geçirmelerinin altında yatan neden de bu. Teknolojinin sürekli gelişmesi insanların facebook/twitter gibi sosyal ağlarda kendilerini ifade etmelerine "zorluyor". Ters giden hayatımızdaki bir sorunu duyurabilmek için msn iletilerine süslü laflar yazıyoruz. İçimizi dökmek için chatleşecek birilerini arıyoruz. Artık yüz yüze görüşmek fuzuli hale geldi. Hayatımızı kolaylaştırdığı iddia edilen teknoloji etrafımıza ördüğü kabuğa bizi hapsetti. Evinizde internetiniz varsa yalnız kalmanız mümkün değil. Oysa evinizde yapayalnızsınız. İletişim sadece görme ve gösterme düzeyine indirgendi.

    Serideyse androidlerin insanlaşma çabaları aktarılırken bu hareketi takip eden bir kurumun varlığını öğreniyoruz. Sahibini korumak için yalan söyleyebilen ve inisiyatif alan androidler "seçim yapma" lüksünü ellerinde bulunduruyorlar. Dayatılan teknolojinin kendisine sunduğu sınırsız seçimlerin ne kadar kısıtlayıcı olduğunu göremeyen insanoğlunun aksine androidler özgürleşme adımları atıyorlar. İnsanlar tarafından programlanmış robotlar, sahiplerinin namına seçim yapabiliyorlar. Biraz manidar, tabii isteyene...

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi