• Cobra The Animation - 4



    The Ghost of El Dorado

    Azmanın yumruklarına karşı patates çuvalı rolünü oynayan Cobra, tam öleceğini düşünürken azmanın dövmesindeki sembole gözü takılır ve unutulmuş olan geri gelir. Cobra’nın gözlerini gören Garcia artık patates çuvalı rolünü kendinin oynayacağını anlayıp üç buçuk atmaya başlar. Cobra işi uzatmaz tek bir aparkatla Garcia’yı kalleş patronunun masasına doğru uçuşa geçirir. Kalleş patron hala durumun farkına varmayıp Cobra’ya hareket çekince psycho-gun’la öpüşmek zorunda kalır.

    Hafızasını geri kazanan Cobra, Bonny’i motorunun arkasına attığı gibi Secret’ı kurtarmaya koşar. Secret’ı kurtarır kurtarmasına ama hala sistemi durduramaz. Secret’ın önerisiyle üçlü merkezi kontrol ünitesini yok etmeye karar verirler ama her şey ha diyince hemen olmaz.

    Bu bölüm için öngördüğüm iki düşünce de tutmadı. Bunlardan birincisi pyscho-gun’ı kullandığı zaman Cobra’nın hafızasının geri gelebileceği, ikincisi ise bir iki bölüm daha yıldızları olmayan şehirde misafir kalacağımızdı. Bir kez daha borsada oynamamakla ne kadar doğru bir karar verdiğimi düşünerek (Gerçi bundan 7 sene önce 300 lira yatırıp 250 lira aldığımda tüm borsa camiasına ana avrat düz gidip kesin kararımı vermiştim.) canım sağ olsun diyorum. Umarım ilk serideki gibi bu yeni seride de Cobra’yı korsan loncasının kodamanlarıyla esaslı bir dövüşte izlemek bize nasip olur. Şimdilik sıradaki macera gelsin diyorum…


    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi