• Full Metal Panic - 12




    One Night Stand

    Kaname ve diğerlerinin rehin alındığı gemiden dev bir robot kolu çıkıp, Mao’yu sinek yakalar gibi eline geçirdiğini görürüz. Böylece geminin içinde bulunan robotun büyüklüğü ile ilgili daha doğru fikirlere sahip oluruz. Tabii ki King Kong bozması robotumuzun büyüklüğünün yanında diğer bir özelliği ise Lambda Driver’ına sahip olmasıdır.

    Bu serideki robotların çizimlerinden nedense hoşlanmadığımı daha çok bir hisseder oldum. Şu ana kadar gördüğümüz robotlardan sadece Gauln’un kullandı robot karizmatikti. Ama şöyle de bir gerçek var ki insanoğlunun yapacağı robotlar da bu seridekiler kadar çirkin olacağına inanıyorum. En azından bir süreliğine…

    Devasa robotun içindeki eleman, kendisine baygın baygın bakan Sousuke, Kaname, Weber ve Tessa’dan oluşan grubu fark edip peşlerine düşer. Şehrin içinde King Kong arkada bizimkiler önde evlere şenlik bir kovalamaca izleriz. Sebebi ise koca şehirde bu dörtlüden başka birilerinin yaşamadığını bomboş otobanı görünce idrak etmemizdir!

    Bu bölümde benim için diğer önemli nokta ise Kaname’nin Lambda Driver’ı teknolojisine yakın olduğunda içinde bir şeylerin kıpraştığını fark etmemdir. Aslında aynı durum Sousuke’nin Gauln ile savaşında da olmuştu. Bu durumla daha sonraki bölümlerde de karşılacağımıza eminim. Bu kapışmada olduğu gibi gelecek kapışmalarda da Kaname’nin direktifleri Sousuke’nin akıbetini belirleyecektir.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi