• Eve no Jikan - 1





    Akiko

    Pale Cocoon'u yöneten Yasuhiro Yoshiura'nın senarist ve yönetmen koltuğunda bulunduğu Eve No Jikan web üzerinden yayınlanan 6 bölümlük kısacık bir seri. Çok uzak olmayan bir gelecekte Japonya'da robot kullanımı gündelik bir zaruret halini almış, neredeyse herkes işlerini yaptırdığı bir android edinmiştir. Sabah yeni kalkmış kahramanımız Rikuo mutfakta oturmuş, androidine kahve yapmasını söylerken bir yandan da robotunun gittiği yerlerin listesine bakmaktadır. Orada gördüğü bir satır dikkatini çeker ve robotunun gittiği yeri bulmak için arkadaşı Masaki ile birlikte soluğu bir kafede alırlar. Bu kafede robotlar kimliklerini gizleyebilmekte, insan-android ayrımı yapılması yasak olarak kabul edilmektedir.

    Asimov'un 3 robotik yasası üzerine şekillenen serimiz androidlerin kafalarının üstüne hale benzeri halkalar yerleştirerek simgeselliği, yol kenarına yerleştirilmiş "Robotlar Giremez" yazılı tabelalarla da mizahı kullanabildiğini gösteriyor. Hepsinden önemlisi söylemci bir yanı olduğunu daha ilk sahnede belli ediyor: Efendisi Rikuo güzergah kayıtlarını cep telefonuna indirirken android Sammy'nin, halkası gösterilmeden ekrana düşen çehresinde tacize uğrayan bir insanın donuk ve kahredici bakışları görülebiliyor. Yaptığı her şeyin kontrol edilmesi onu gücendirmiş gibi... Androidler için özgürlükten zaten bahsedemeyiz lakin ilk bölümde sorgulanan "insanın androide güven duygusu" daha bölümün başında dillendirilmiş oluyor. Bu sırada televizyona yansıyan görüntüler de bir yandan insan ırkıyla dalgasını geçecek kadar manidar: "Robotların yaptığı domatese güvenebilir misiniz?" Robotları insanların yaptığını düşünürsek olası her robot hatasının aslında insan ırkına mal edilmesi gerekiyor. Tezatlar da bu serinin en çok beslendiği nokta olacak gibi gözüküyor.

    Bölümde ara ara lafı geçen "Dori-Kei" terimi androidlere insan muamelesi yapanlara verilen bir isim. Onların da duyguları olabileceğini, fikirlerine saygı duyulması gerektiğini ve insan görünümündeki bu robotların bir oyuncaktan, eşyaları taşıyan mobil bir araçtan farklı olduklarını savunan insanlara takılan bu lakap, Eve No Jikan isimli kafede kendine vücut buluyor. Bu kafede ayrım yasak ki zaten ayrım yapmaya müsait bir ortam da yok. Karşınızdakinin android mi yoksa insan mı olduğunu bilmiyorsunuz. Bölümlerin çoğu da "tarafsız bölge" gibi sayabileceğimiz bu kafede geçiyor. Android-insan karşılaştırmasından ziyade insan-insan ürünü karşılaştırması şeklinde algılıyorum seriyi. Gerçi androidleri de çok yabancı yaşam formları gibi görmemek gerek. İlk bölümde gördüğümüz kadarıyla hizmetçilik, şoförlük, komilik, temizlikçilik vb. vazifeleri olan Sammy fazla geleceğe uçmadan ve günümüzden kopmadan da robotlaştırılmış insanlara bir örnek teşkil edebilir.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi