• Aoi Bungaku - 5





    In the Forest, Under Cherries in Full Bloom
    Chapter 1

    5. bölümle birlikte yeni bir hikâye başladı. Ango Sakaguchi'nin “Sakura no mori no mankai no shita (1947)" isimli eseri 2 bölüm halinde Aoi Bungaku içinde kendisine yer bulmuş. Bu sefer en başta gördüğümüz anlatıcının Sakaguchi'den yaptığı alıntılar belki de bu hikâyenin temelini oluşturacak: "İnsan yaşayabilmek için önce en dibe batmalıdır."

    Hikâyemizin hangi zamanda geçtiği bilinmemekle birlikte günümüzde geçtiğini düşünebiliriz. Neden böyle düşündüğümü de birazdan söyleyeceğim. Çizimler Bleach severlerin çabuk tanıyacağı üzere Kubo Taito'nun marifeti. Ve müzikler... İşin o kısmı bambaşka çünkü hem No Longer Human'da bulunmayan bir OP var hem de bölüm içinde resmen bir müzikal performansı var. No Longer Human'dan sonra böylesine bir değişiklik, canlı renkler, tuhaf müzikler (bu da birazdan) insana yeni bir seriye başlamış hissi veriyor. Zaten serinin birbirinden tamamen ayrık (mı?) hikâyeler anlattığını aktarmanın da en iyi yolu bu bana kalırsa. Gerçekten de 6 apayrı hikâye izleyeceğiz ve bunların yapımlarındaki her özellik de birbirinden farklı olacak.

    Konumuzu kısaca özetleyecek olursak: Shigemaru ormanda yaşayan bir haydut. Sayabildiğim kadarıyla altı karısı, bir de ileride karısı olabilecek ya da çoktan karısı olmuş bir küçük kızı var. Shigemaru çıkıp domuz avlayan, yolda gördüğü köylüleri soyan, haremine gelip sefa süren bir yabani. Yine bir "avlanma" gününde karşısına çıkan Akiko'yu da karısı yapmak istiyor ama bu seferki kadın biraz fettan çıkıyor ve Shigemaru'ya bir sürü taleple ancak karısı olacağını söylüyor. Karakterine tamamen aykırı bir şekilde bu talepleri kabul eden Shigemaru ise eve geldiğinde hayatını tamamen değiştirecek bir başka taleple karşılaşıyor ve karılarının hepsini kılıçtan geçiriyor. Bu sırada Akiko'nun dile gelip seslendirdiği şarkı da hem bir ağıt kıvamında üzücü hem de sakinliğiyle alabildiğine korkutucu. Uçan kafalar eşliğindeki bu müzik yine de bölüm içinde kendine ayrı bir yer edinmeyi başarıyor.

    1975 yılında filmi de çekilen bu hikâye günümüz erkek egemen toplumlarına biraz ışık tutarken, erkeği hegemonyasına alabilen kadınları da ön plana çıkarıyor. Atmosfer ilk bakışta en az 40 sene öncesini düşündürtürken Shigemaru'nun Akiko'yu almaya geldiği sırada cebindeki MP3 çalarsa tüm zaman tahminlerini boşa çıkartacak kadar eğlenceli. Hikâyenin hangi zamanda geçtiği belki de bir sonraki bölümde Akiko'nun ısrarlarıyla gidilecek şehirde anlaşılacaktır. No Longer Human'dan sonra bu hikâye benim beklediğim karanlık temaları devam ettirmiyormuş gibi görünse de gerek ilk bölümdeki aniden bastıran korku unsurlarıyla, gerekse de yazarın dünyaya bakış açısıyla sanırım seri içinde kendini bir raya oturtmayı başaracaktır.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi