• Tokyo Magnitude 8.0 - 9





    Goodbye to today


    Of! İçim sıkışıyor. Ah! Canım yanıyor.

    Önce hakkını verelim: Yaz sezonunda Tokyo Magnitude 8.0.'dan daha iyisi yok. Hatta ilk 10 listesi falan yapılırsa 1. ve 2. sırayı da Tokyo Magnitude 8.0. alır. Eşsiz bir seri. Neye benzetsem, neyle karşılaştırsam serinin kendisine ayıp olacak. Yürek burkan ama ağlatmayacak kadar can yakan, boğaz düğümleyen, tüyleri diken diken eden, aynı anda yaşattığı tezat duygularla ruhu alt üst eden bir seri TM 8.0.

    O kadar çok şey var ki anlatacak, hele bu bölüme dair. Kısaca konuyu anlatmakla başlayayım. Mari ve Mirai (Yuuki de) Mari'nin kızı ve annesinin evine dönerken Mari'nin yaşadığı yerin haberlerde anlatıldığından çok daha feci durumda olduğunu idrak ederler. Bu şokla yıkılan Mari'nin umutları da yavaş yavaş sönmeye yüz tutarken bir an evvel evine doğru koşmaya başlar. Sokağın köşesinden gördüğünde evin durumunun iyi olmasına sevinir lakin az ilerleyince evin yarısının yerle bir olduğunu, diğer yarısının az önce gördüğü kısmı olduğunu anlar ve bir kez daha sarsılır. Komşudan gelen sinir bozucu haberle de yığılır kalır. Yuuki'nin gazına gelen Mirai ise deprem sonrası bazı insanların okulda barındıklarını öğrenir lakin okul aynı zamanda morg olarak da kullanılmaktadır. Tanıma uyan orta yaşlı bir kadınla küçük bir kız da buraya getirilmişlerdir. Mari yüzleri kapalı cesetleri görünce bir kez daha darmadağın olur ve onları teşhis etmeye cesaret edemez. Yuuki'nin bir gazına daha gelen Mirai ise ortalarda koşturmaya ve Mari'nin kızı Hina'nın adını haykırmaya başlar. Bir yerle bir olup bir yeşeren umutlarımız bu kez hedefini bulur ve Mari hem kızına hem de annesine kavuşur. Mirai ile Yuuki ise artık evlerine doğru yola çıkarlar.

    Bölüm geçen bölümdeki o hafiye-trajedi düsturunu bu sefer hiç alicengiz yapmadan drama-trajediye doğru kaydırdı. Drama kısmında Mari'nin çocuğuna ve annesine erişmede önüne çıkan ve ona durmasını söyleyen her bir engeli Mirai sayesinde aşması anlatılırken trajedi kısmındaysa Yuuki'nin finalde yarım kalan cümlesi yer alıyordu. Yuuki'nin ne diyeceğini az çok kestirebiliriz ama şimdiye kadar anlamamış izleyiciler için çocuğun ölü olduğuna dair birtakım ipuçları bu bölümde de bulunuyordu. Yine Mari hiçbir şekilde Yuuki ile konuşmadı, iki çocuğun yardım arayışları sırasında sokaktaki insanlar sadece Mirai'yi "gördü" ve son olarak cipe atlamalarından önce mantık hatası gibi görünebilecek bir kurguyla Yuuki kesinlikle kadrajda olmadan bir anda cipin yanında bitiverdi. Gidişatı biz çoktan anladık da Mirai henüz bunu kabullenebilmiş değil. Oysa kendisi bile hastane koridorlarındayken içinden bir "acaba?" geçirdi.

    Serinin yönetmeni Ghost in the Shell: Stand Alone Complex'in 8 bölümünü yöneten Masaki Tachibana. Ben ilk defa bir yönetmenden bahsediyorum bu blogta ama Tachibana bunu fersah fersah hak ediyor. Bu kadar minimal çalışarak kilit yerlere dokunan bir yeteneğe uzun zamandır rastlamamıştım. Serinin her bölümünde yönetmenin varlığı ve ağırlığı gayet net hissediliyor. Yolu açık olsun, ben kesinlikle bundan sonraki çalışmalarını takip edeceğim.

    1 Görüş:

    1. ya inşallahhh ölmemiştir yuuki onu kardeşim gibi görüyorum(kardeşim yok o yüzden) ben öldüm diyince içim bi burkuldu bi ağladımm :S.Ama Hala Bu Cinayeti Araştırıyorum TM 8.0 11 İ Bekliyoruzz

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi