• Fullmetal Alchemist: Brotherhood - 23





    The Girl of The Battlefield

    Bölümün adı aslında tek bir kıza ithafen verilmiş ve o kız Winry olsa bile yine de bölümün tamamı aslında dişilerin hakimiyetindeydi. Ling'in sadık koruması Lan Fan'ın peşinde olan Führer'e karşı taktik olarak kolunu kesmesi, Scar ile dövüşen kardeşlerin arasında kalan Winry'nin yaşadığı hezeyan sonrası gelen telefonla kendisine olan saygısını geri kazanması, Mustang'in yardımcısı Hawkeye'ın şehrin göbeğinde Ling'i kurtarmak için arabayla patiler atması ve son olarak da Scar'ı gözünde ilahlaştıran Chang May'in umulmadık bir anda gelip Scar'ı kurtarması serideki kadın karakterlerin aynı bölüm içinde yaptıkları gövde gösterisinin birer örnekleriydi.

    Erkek karakterleri sadece birbirlerine vurduran bölüm aksiyon olarak son derece doyurucu olmayı başarır ve Gluttony-Scar, ardından Gluttony-Ling dövüşlerine sahne olurken aslında bölümün tavan yaptığı noktalar durağan anlarıydı. Winry'nin inişli-çıkışlı ruh hali sonucunda tren garında kendisini uğurlayan Ed hakkındaki görüşleri nihayet netlik kazandı: Ed'e olan aşkını Winry kendine itiraf etmeyi başardı. Kolunu feda eden Lan Fan'a bir automail takılacağı anlaşıldı. Scar'ın yardımına koşan Chang May'in simya konusunda ne kadar marifetli olduğu görüldü. Bölüm adının hakkını vererek birçok kadın oyuncusunu ön plana çıkararak onları onurlandırdı.

    Ben serinin 26 bölümde sonlanacağını düşünür veya gayipten gelen bir sesle bildiğimi zannederken ANN'nin sayfasında 37 bölüm ibaresini görerek dumurlardan dumur beğendim. 26. bölümün adının Reunion konmuş olması yine de bu haberin bir nebze fos çıkacağını gösteriyor olabilir ama 37 bölüm şu tempoyla yerinde bir karar da olabilir. FMA: Brotherhood'un bölüm sayısı arttı diye sıkacağı falan da yok tabii, niye 37 bölüm diye çemkirmiyorum. Seri süper bir kararlılıkla yeni baştan yarattığı çizgisinde devam ediyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi