Pure White Morning
Hmm... Sadece deprem değilmiş Tokyo Magnitude. Tek marifeti deprem ve sonrasındaki insan davranışlarına dikkat çekmek değilmiş. Seyircinin aklını bulandıracak cevherler de varmış içinde. Her hareketin, ağızdan çıkan her lafın, her görüntünün pür dikkat izlenmesi gerekirmiş. Seyirciyle kedi-fare gibi oynar, arada bir sevinelim diye ipuçlarını atarmış. 1 tane yakalamak da yetmez, destekleyici ve kapsayıcı olan diğer ipuçlarını da havada kapmamız gerekirmiş. Tokyo Magnitude şimdiye kadar sakladığı bir yeteneğini paylaşıyor bizimle, hem de muhteşem bir teknikle yapıyor bunu.
Yuuki öldü. Seri bize aksini gösterse bile her zaman gördüklerimize inanmamamız gerektiği öğretildi bizlere. Mari'nin hastaneden aldığı "legal evraklar", Mirai'nin gördüğü çifte rüya sekansı, Yuuki geldikten sonra bile Mirai'nin onunla hiç konuşmaması, çocukların evini arayan Mirai'nin muhtemelen ölüm haberini çocukların ailesine iletmesi gibi kendi kafamda kurduğum senaryoda Yuuki'nin ölümü tüm bu hareketlerin gerekçesi oluyor. Daha pek çok detay var bölümde. Mirai'nin bahçede uyanıp da Yuuki'yi top oynarken gördüğü sırada Mari bahçeye geliyor. Şimdi resimdeki tersliği görebiliyor musunuz? Neden Yuuki'nin çantasıyla uyuyan Mirai'nin yanında sadece tek bir battaniye var da hiçbir mat yok? Bunu "ellerinde kalmamış" diyerek geçirenlere bir çift sözüm olacak: "Hadi len!"
Tam anlamıyla muhteşem bir bölümü geride bırakırken finaldeki içimde depreşen bir duyguyu da paylaşmak isterim. Çocukların buldukları motorsikleti reddeden Mari bu bölümün finalinde de sürekli Mirai'nin peşinden, ağır adımlarla ilerliyor, sanki kızına gitmeyi istemiyor gibi. Aslında kızına ulaşmayı tabii ki isteyen bu kadının içindeki korku ona engel oluyor: "Ya kızı ölmüşse?" İşte bu korku nedeniyle iki ileri bir geri ilerleyen Mari'nin durumu çok hazin. Kaldı 3 bölüm ama bu seri daha şimdiden yaz sezonunu darmaduman etti.
0 Görüş:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.