• CANAAN - 6





    Love & Piece

    Minoru ve Maria ağırlıklı ama tabii ki "amazing" Maria yanı daha ağır basan bölüm geride bıraktığımız ve hep orada kalmasını dilediğimiz 5. bölüm faciasından sonra ilaç gibi geldi, nefes aldırdı. UA virüsü, yok olan bir yerleşim yeri, Alphard'ın geçmişi, "Canaan" ismi, sürekli sessiz takılan çiçek virüsü yaralı hatunun gizli marifeti vb. pek çok ayrıntıya erişme fırsatı yakaladık. Seri bir parça da olsa senaryosunun sırlarını paylaşmayı tercih etti.

    Bölümün güzel yanıysa bunları sıkıcı bir şekilde tek tek vermek yerine, bol aksiyonun içine yedirmesiydi. Dünya Anti-Terörizm toplantısını sabote eden Alphard ve çetesi içeriye yaydıkları UA virüsü sayesinde en az 1 bölümü daha aksiyonla geçireceğimizin garantisini verdiler. Canaan'ın neredeyse hiç rol almadığı bölüm sanki 7. bölüme giriş niteliğindeydi. Gelecek bölümde çok sıkı bir aksiyon, muhtemel bir Canaan-Alphonse kapışması ve tabii ki Maria'nın "amazing" demesini izleyebiliriz.

    Dizi beklediğim kadar bombastik çıkmadı. Bir kere ne zaman kaç dakika kaldığına baktığım bir seri olsa mutlaka sonunda fos çıkıyor ya da en fazla 6-7 arası bir seri oluyor. Canaan için de görüşlerim şimdilik maalesef böyle. Aksiyonu fena olmayan, konusu idare eder ama yönetim anlamında eksikleri olacak bir seri gibi duruyor şimdilik. Beni yanıltsa çok sevinirim fakat şimdilik durum böyle.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi