• Shangri-La - 15





    Straying and Defeat

    Atlas içinde dolanan Kuniko ile Momoko onları durdurmak için sıkılan zehirli gaz kendilerine yaklaşırken önce Ryoko ile olmadı sonra da amcası Sergei Tarsian ile müzakere görüşmelerine girerler. Atlas'tan çekilmeleri halinde yaşadıkları bölgeye Birleşmiş Milletler pakedi gönderileceği konusunda söz alan Kuniko biçare vaziyette bu teklifi kabul eder ve adamlarına çekilme emrini verir.

    Kuniko'yu arayan Takehiko ise düşler alemine daldığı bir mekanda bulur kendini. Burada küçük kız kardeşine verdiği ayakkabıları düşleyen Takehiko ne biçim bir yere girmiştir bilemeyiz. Zaten bu serideki pek çok şeyi bilemeyiz. Öte tarafta Karin'in para kazanma hırsı onun sonunu hazırlar ve arkadaşı tarafından büyükanneye bilgileri sızdırılan Karin'in şirketi iflas eder. Bunun ardında kaos içindeki Japonya'yı dolandırma çabası yatmaktadır. Fakat Karin'in son bir planı daha olacaktır ki bu da MEDUSA'yı tamamen salmaktır. Ancak MEDUSA son birkaç bölümde acayip bir şekilde saykoya bağladığı için bu pek de akıl kârı bir plan olarak gözükmez. Karin'i durdurma emri veren Tarsian ise beklemediği bir sürprizle karşılacaktır.

    Atlas'ı turlayan Momoko ile Kuniko ise bakın şu tesadüfe ki düşe düşe Kusanagi'nin anasının evine düşerler ve çok geçmeden eve gelen Kusanagi ile şoke olurlar. İki gencin arasındaki yakınlaşma bu vesileyle bir kez daha gerçekleşir ama tabii seride bir arpa boyu yol ya alınır ya alınmaz. Görünüşe göre serinin karbon salınımı ve gelecekteki Japonya ile söyleyecek çok sözü yok ya da bu konuları öncelik olarak belirlememişler. Hal böyle olunca da sıradan bir seri olma hatasına düşülüyor ister istemez.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi