• Shangri-La - 13





    Flying Girl

    Çok şükür Shangri-La! Nihayet aksiyon, nihayet biraz hareket, nihayet biraz heyecan gördük. Geçen bölümde Atlas'a dalmayı kafasına koyan Kuniko bu bölümde harika bir uçak eşliğinde yaptığı çıkartma sonucunda Atlas'a adımını atmayı başardı. Hava taarruzunu ve dogfight sahnelerini gerçekten çok beğendim. Her ne kadar CGI'ın dibine vurmuş olsalar da aksiyon ve tempo babında keyif verici ve koltuğa çivileyici bir bölümdü.

    Bu kadar aksiyon dolu bir bölümden anlatılacak kayda değer pek bir şey de yok aslında. Anlatmalık değil, izlemelik bir bölümdü. Ryoko'nun patronu ya da şefi gibi olan keltoşun teşrif ettiği ve ilerleyen zamanlarda nüfuzunu hissettireceği bölümde Mikuni'nin, Ryoko'nun, Karin'in anlık da olsa kafa gösterdikleri anlar da mevcuttu. Şimdi bundan sonrasında gerçekten aksiyonun dibine vurulabilir. Henüz 13. bölümde böyle bir çıkarma yapılması, böyle bir aksiyonun normalde kapanış bölümlerinde kullanılması seriyle ilgili beklentilerimi de arttırdı yeniden.

    Kendine has bir üslupla ilerleyen seriyi değerlendirmek için erken davrandığımı fark ettim. Düşük temposu, lastik gibi uzayan bölümleri, alakasız karakterleri vs. derken aslında bunların hepsini birleştireceklerine olan inancım da yeni yeni doğmaya başladı. Darısı 07-Ghost'un başına diyelim.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi