• Fullmetal Alchemist: Brotherhood - 14





    Those Who Lurk Underground


    Greed'i bulduğumuz gibi kaybettik sayılır. Bradley'in kılıç salvolarından kaçamasa da 12824 canlı bir homunculus olduğu için ayakta kalmayı başaran Greed hiç beklenmedik bir grup tarafından, kendi türünün diğer elemanlarınca kıskıvrak yakalanarak onları yaratan kişiye, Elric kardeşlerin babasının önüne bırakıldı. Bu baba da tabiricaizse suyunu sıktığı Greed'i lıkır lıkır içti.

    Aksiyon anlamında doyurucu bir bölümü daha geride bırakırken bu serideki vahşetin sınırları epey bir yetişkin seyirciye yönelik olarak çizilmiş. Orijinal serideki kardeşlerin sıkı bağlılıkları ve sırt sırta vererek ovada bayırda işleri çözmeleri durumu bu seride maalesef yok. İki serinin de tadı ayrı, birinci seriyi küçümsediğimden böyle söylemiyorum. Orada çok daha naif bir anlatım varken, burada son derece net ve keskin bir anlatım tercih ediliyor. Önceki bölümlerde Hughes'un katledilişi ve sonrasında kızının yürek parçalayan feryatları da kesinlikle ergen seyircilere göre değildi.

    Velhasıl seri gidiyor işte bir şekilde. Mangaya çok sadık kaldığı söylenmekle birlikte orijinal seriyi aşamadığını söyleyenler, FMA hikayesine bir şey katmadığını söyleyenler sıklıkta. Ben bu gruba girmeden iki seriyi de farklı kategorilerde tutmayı tercih ederim. Brotherhood devam serisi değil, kendi düsturunu belirlemiş bir seri ne de olsa.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi