• CANAAN - 3





    A Trivial Matter


    Hafif ecchi ağırlığının hissedildiği bölüm kendi çapında birkaç soruya cevap olması açısından sağlıklıydı. Bu seri anlaşıldı ki ortaya birkaç karakteri serpiştirecek ve 9-10. bölümler gibi de aksiyonun dibine vurdurup tüm konuyu detaylarıyla net bir şekilde önümüze sunacak. Böyle serilerin takibi bir süre sonra sıkabilir ama CANAAN akilane kullandığı aksiyon dozuyla bu hazırlık bölümlerinden de alnının akıyla çıkmayı biliyor.

    Maria ile Canaan'ın arkadaşlıklarının eskiye dayandığını gördüğümüz bölüm aynı zamanda Canaan'ın da çocukluğuna bir nebze olsun ışık tutmayı beceriyordu. Tabii sadece bununla kalmayıp çiçek virüsü mevzuna da bundan mütevellit doğan Synesthesia fenomenine de açıklık getirmeyi başarıyordu. Üzerinde çiçek virüsü denenen insanların maruz kaldıkları mutasyon sonucu vücut uzuvları başta olmak üzere pek çok değişikliğe adapte olduklarını öğrendik. Canaan da bunlardan biri ama onu üstün kılanın ne olduğunu henüz bilmiyoruz.

    Maria'nın kaçırılışındaki takip sahnelerini çok beğendim. Renk görme yetisi sayesinde arkadaşını bulan Canaan silah kullanımında ne kadar ehil ve acımasız olduğunu da gösterdi. Maria'nın ona olan yaklaşımının ufak mimiklerle nakşedildiği duygu aktarımı da serinin dramatik yapısını kuvvetlendiren öğelerden biri. Şimdiye kadar çok fazla şey öğrenemedik ama sabırlı davranmamız bizim hayrımıza olacaktır.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi