• 07-Ghost - 14





    A Reason to Fight Together...
    The Right to be Called Brothers in Arms

    Kıpırdanmalar başladı ama acaba geç kalınıldı mı? Geçen bölümde kiliseye adamını sokan Ayanami'nin ilk atakları kuvvetli geldi. Yine her zamanki gibi Teito'nun arkasını kollayan Frau'nun son anda gelişiyle hem Teito hem de yeni kankası Hakuren tabuta girmekten kurtulmuş oldular. Kilisenin son dönemlerde artan Kor saldırılarına karşı önlem planı konuşulmaya başlandı ve Wars kavramı da bizim hayatımıza girmiş oldu.

    Kor tarafından sunulan üç dileği de gerçekleşen insanlara Wars deniyor ve birer kukladan farksızlaşıyorlar. Geçen bölümde öldü sandığımız levazımatçının yeniden dirilmesi de bunu kanıtlıyor. Teito'nun gece eğitimi sırasında beliren ve sonra da tenhada çocuğu kıstıran Kuroyuri'nin varlığından zaten haberdardık. Yanındaki ayakçısıyla birlikte Teito'yu daha çok kereler kıyıda köşede sıkıştıracağa benziyor. Castor'a bile kendini göstermekten çekinmeyen bu kısa boylu hatun kilisede bulunduğu sürede sürekli faaliyette bulunacak.

    Teito'nun "aman benim hiç arkadaşım olmasın, hepsi ölüyor" tripleri de sanki son bulabilir gibi. Hakuren'in olgun tavırları ve Mikage gibi samimi olmak yerine aralarına ince bir mesafe koyuşu Teito'nun da aklını başına devşirip "birlikten kuvvet doğar" mottosunu benimsemesine yol açabilir. Seri en azından biraz ilerlemeyi başardı. Darısı gelecek bölümlere.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi