• Souten Kouro - 7





    Heaven - Earth - Man

    Bu seriyi bölüm bölüm takip etmek yerine bittikten sonra sağlam bir incelemesini yazsaydım sanırım bu bölümdekileri anlatmaya çalışmaktan çok daha az yorulurdum. Her bölümde zilyon tane isim zikredilmesi yetmezmiş gibi isimlerin çoğunlukla ünvan olduklarını anlamak da olaya tam Fransız benim gibi birine acı koyuyor.

    Cao Cao'nun sefahat dönemi bittikten sonra hemen kılıcını kuşanıp atını eyerlemesiyle birlikte "langırt!" diye bir meydan savaşı başlar. 2-3 bölümdür varlıklarından haberdar olduğumuz Sarılar ile çarpışan Han Hükümdarlığı Cao Cao'nun da yönetiminde olan bir bölüğüyle birlikte düşmanlarının üstesinden gelmektedir ilk tahlilde. Lakin savaş uzun süreceğe benzer, erken konuşmak fayda etmez kimseye (gaza geldim).

    İlk bölümdeki fantastik gore sahneleri bir daha göremeyeceğiz derken bu bölümdeki savaşla birlikte doğal olarak fışkıran kanlar o ilk bölümlerdeki heyecanı bir nebze olsun alevlendirmeyi başardı. Fazla ilgi çekmeyen bir seri olduğu için altyazıları çok geç çıkan Souten Kouro işte böyle arada bir hakkında iki çift laf edeceğim bir seri kılıfında kalacak eli mahkum.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi