• Souten Kouro - 6





    Blue Sky Already Dead


    Lord Zhang Jiao isimli büyücü-kumandan karışımı adamın çevresinde toplanmış 350 bin kişilik bir ordu Han Hükümdarlığı'nın boş anını kovalayıp saldırmak için uygun zamanı kollamaktadır. Zevki sefa içinde felekten günler çalarak vaktini geçiren ve her dakika azgınlığını dindirmek için bir kadının peşinden koşan Cao Cao da nihayet iş başı yapmaya karar verir ve genç yaşlarındaki azmiyle tutkusunu ancak 30 yaşına geldiğinde içinde yeniden hisseder.

    Bir bölümcük verilen ara Cao Cao'ya yaramış :p Bu bölümde eski topraklarına dönen Cao Cao'nun dedesiyle olan ilişkisi işlenirken seriye yeni katılan karakterler de ön plana çıkma şansı buluyorlar. Gerçi Souten Kouro'da Cao Cao'nun dışındaki herhangi bir karakterin aldığı süre 1-2 dakikayı geçmiyor ama yine de hükümdarın çevresinde bulunanları da tanıma şansına erişiyoruz. Bundan sonraki bölümlerde 10 yıl süren savaşlar konu alınacağından çok daha aksiyonlu bölümler izlememiz olası. Daha da iyi olur, bu lale devri sıkmaya başlamıştı.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi