• Fullmetal Alchemist: Brotherhood - 13





    The Beasts of Dublith

    Greed'i takdim eden bölüm aslında benim uykusuzluğumdan mıdır bilinmez son derece rahat başlayıp biten, öyle pek aman aman bir olayın gerçekleşmediği ama gerçekte Scar'ın ustasını gördüğümüz, Greed ve tayfasıyla tanıştığımız, ilk seride de olan Al'ın içine girme vakasının yaşandığı, bir sonraki bölüme girizgah niteliğinde bir bölümdü.

    Simyager hakkında fazla diyecek bir şey yok. Hele ki ilk seriyi seyredince insan ister istemez "bunları biliyorum ki ben" tribine kapılıveriyor. Mamafih ikinci seri ilki kadar geveleye geveleye -veya ballandıra ballandıra- anlatmıyor hikayesini. Süper net ve açıksözlülükle "tak, tak" söylüyor diyeceklerini. Bu özelliği de onu haftalık tüketime elverişli kıldığı gibi sonraki bölüm için de yana yakıla bir merakta bıraktırmıyor.

    Enformasyon takasını kabul etmeyen Edward yine kendisinden uzun zekasını konuşturarak Greed'e kafa tutar ama kroki duruma geldiğinde ustasının imdadına yetişmesiyle de bir mola verme fırsatı bulur. Gelecek bölümde neler olacağını az çok kestirmek mümkün gerçi fakat yine de bu serinin izlenebilirliği çok yüksek olduğu için aynı heyecanla kendini beklettiriyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi