• 07-Ghost - 9





    The Colour of His Soul Will be Forever...


    Mikage'nin içindeki Ayanami ile savaşan Teito boynuna bağlanmış tasmaya rağmen Ayanami'ye kafa tutabilmektedir. Frau'nun da yardıma yetişmesiyle Ayanami'nin Teito'yu alıp götürme şansı kalmamıştır ama yine de pislik olduğunu kanıtlamak istercesine Mikage'nin ruhunu bitirir ve geride gözü yaşlı bir Teito bırakır. Lakin Mikage yine de geri dönecektir.
    Ayanami'nin Frau'yu tanımış olması kötüye işaretti. Frau'da olan tırpanın aslında kendine ait olduğundan falan bahsetti ki ne Frau ne de bizler buna bir anlam veremedik. Yine bolca Mikage-Teito flashbackleriyle geçen bir bölümdü ama sanıyorum bu flashbacklerden artık kalmadı. Tabii yine de Teito ile abisinin buluşacağı flashbackler mümkün görünüyor.

    Bu seri ilginç. Kendine has her özelliğini o kadar az anlatmayı seçiyor ki neden böyle yaptığını anlamak mümkün değil. Bir Göz olayını, 7 Hayalet'i falan yepyeni bir icat yapmış gibi anlatmaları gerekirken üzerinden üstünkörü geçip sanki bizler için çok normal bir şeymiş gibi sunuyorlar. Oysa kendi yarattıkları bu detayların başka serilerde bulunmadığını, ne kadar önemli ve nadide olduklarını falan gösterip mangayı yüceltmeli, animeyi de eşsiz kılmaya çalışmalılar. Kısacası kendi iyi yanlarını daha çok ön plana çıkarmalılar. Ama o kadar rahat bir tavır var ki sanırsınız 07-Ghost dünyası dediğimiz olay kendi sokağımızın iki yanı. Aksiyon güzel, senaryo güzel, karakterler güzel ama aceleye geliyor gibi biraz.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi