• Gungrave - 25





    Then


    Her türlü saldırıya rağmen hâlâ kendini Millennion olarak gören Harry patronluğunu taslamak ve nasıl bir pislik olduğunu sonuna kadar inkar etmek için Orgmenleri uyandırmaya laboratuvara gider. Ama Millennion kodamanlarının da başka planları yok değildir hani.

    Kuytuda sıkıştırılan Harry başlar kendi kendine "Allahım neydi günahım!" triplerine. Lakin azıcık geç kalmıştır be! Brandon sokak sokak gezip Harry'i haklamak istemektedir. Harry'nin gözünün önünde geçmişteki anıları canlanır. İlk bölümlerdeki karakterleri yeniden görmek gerçekten güzeldir. Brandon ile Harry'nin Maria ile olan ilk tanışmalarına da tanık oluruz.

    Harry nostalji yaşar yaşamasına, tatlı ve hoştur geçmişi yad etmek de ama aklını başına getirecek, ne oldum delisi olduğunu fark ettirecek görüntüler de geçer gözünün önünden. Ve hepsi bittiğinde geriye sadece Brandon kalır, önünde dikilen eceli misali.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi