• Fullmetal Alchemist: Brotherhood - 5





    Rain of Sorrow


    1. ayını dolduran tüm serilerde ufaktan kımıldanmalar başladı. Adıyla bile milyonları ekrana kilitleyebilecek olan FMA da bu zahmete sonunda girdi ve ilk sezondan biraz ayrılan bir bölümü nihayet bizlere sundu. Gerçi yine fazlasıyla benzerlik vardı ama en azından hikayenin farklı açılarına vakıf olma şansını yakaladık.

    Lust ve Gluttony çiftine Envy de eklendi. O karakterlerin gitgide seriye ısındırılması beklenen bir gelişme. Scar ise çok çabuk şekilde başrollerden birine yerleşmişe benziyor. Bu bölüm neredeyse onun ve dolaylı olarak da Ishbal katliamının etrafında dönüyordu. FMA dünyasının geçtiği haritayı kısa da olsa görme şansına eriştik. Bunlar bölümün artılarıydı. Sonunda bizlerle gizli kalan başka gerçekleri de paylaşma lütfuna zahmet ediyor seri.

    Ed-Al biraderlerin Scar ile kapışmaları aksiyon olarak tatmin ediciydi. FMA aksiyon ve dramın dozunu her zaman iyi ayarlayan bir seri oldu. Mizahı da kendinden menkul nasıl olsa. Başlangıçtaki kabus sahnesi ve Envy'nin takdim edilişleri ikinci sezondan hikayeye dalmış izleyiciler için yerinde seçimlerdi. Seri biraz daha dişe dokunur bölümler üretmeye başlıyor gibi.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi