• Gungrave - 24





    Last Bullet


    Orgmen laboratuvarını yerle bir eden Grave'in ardında kalanlara bakmaya gelen Harry yine bir hayal kırıklığı ve ufaktan da döt korkusuyla mekanı terk eder. Biz de Grave'in nasıl herkesi biçtiğini çok geçmeden izleriz.

    Bir şeyler döndüğünü hisseden Sherry iyice küplere biner ve Harry'den hesap sorar. Ama seri boyunca bir geri zekalı olarak çizildiği için Harry'nin iki tane pompalı tüfeği temizlerken "yok bir şey" demesine kanar ve çok mutlu olduğunu Harry'e iletir. Bu sırada Millennion erkânı pek boş durmamış ve Harry'e karşı suikast girişimlerine başlamıştır. İlk girişim başarısız olsa da ikinci taarruz da fazla gecikmez. Bundan da sıyrılan Harry artık ofise döneceği sırada bir üçüncü taarruzla sarsılır. Denyonun kendisi yine ölmez ama bu seferki kaybı onun yüreğini dağlamaya yetmiştir.

    Grave'i durdurmaya çalışan Mika ona karşı olan sevgisini haykırır fakat Grave'dir karşısındaki, cevap alamaz, yumruk alır onun yerine (!). Binaya en sonunda giriş yapan Grave karşısında eski bir dostunu, Bunji'yi bulur. Zaten üç bölümdür Harry'nin tüm yardakçılarını temizlemektedir, Bunji de farklı olmayacaktır belli ki ama Bunji de kolay lokma olmadığını bir kez daha kanıtlama derdindedir.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi