• Fullmetal Alchemist: Brotherhood - 6





    The Road Of Hope

    Scar ile yaşadıkları çarpışmadan sonra belli uzuvlarını kaybeden kardeşler eski evlerine, Nine ile Winry'nin yanına dönmeye karar verirler. Dönüş yolunda onlara refakat edecek olan Armstrong'un bir tren istasyonunda eski bir simyageri görmesi üzerine yolculuklarına 1 gün arar verirler. Çünkü bu simyager medikal alanda uzmanlaşmış Doktor Marcoh'dur ve biraderler her zamanki gibi Felsefe Taşı'na odaklanırlar. Taş ile ilgili pek çok bilinmezi kardeşlere anlatan doktorun bazı çekinceleri de yok değildir. Kapsamlı bir yardımda bulunmasa da giderayak Edward'ın eline tutuşturduğu kağıt kardeşlerin iştahını kabartmaya yeter de artar. Bir an önce Automailleri yaptırıp yeni ipucunun peşine düşeceklerdir.

    Serinin dramatik bölümlerinden birini daha izlerken önceki seride olmayan Doktor Marcoh konusunu da inceden öğrenmiş olduk. Gerçi sonra arkadan çıkan sima içimizdeki umutların depreşmesine ket vurdu vurmasına ama serinin de yavaş yavaş kendi ayakları üstünde durmaya başladığını hissettik. Biraderlerin Nine-Winry ikilisiyle olan ilişkisi, Winry'nin kayıplardaki ailesi, Ed'in annesi ve kardeşi Al için yaptıkları sevimli kas yığını Armstrong'a aktarılırken biz de kendi cehaletimizi kapatma şansı bulduk.

    Bundan sonrasında Felsefe Taşı üzerine çok daha fazla eğileceklerini düşünüyorum. Mangayı okumamış biri olarak içimden geçen, kardeşlerin Taş'a ulaşma çabalarını ve bu yolda yaşayacakları yeni maceraları izlemek. Zırt pırt orduyu işin içine katmadan kardeşlerin serüvenine odaklanabilirlerse bu seri orijinaliyle aşık atmaya başlayabilir belki.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi