• 07-Ghost - 5





    Hot Tears, Gently Fill His Heart...


    Mikage'sinin hasretiyle Karadeniz'de gemiler batıran Teito çeşme başında düşüncelere dalmışken kendisini izleyen keşişler de onun için evhamlanmaya başlamışlar, "ne olacak bu çocuğun hali" anneliğinde konuşmaları aralarında yapmaktadırlar. Çocuğa bir şey olacağı yoktur da işte tanıdık rahip pinpirikleri tarzında korumacı yaklaşımlar sergilemektedirler.

    Teito'nun kolayca kaçtığı garnizondaysa yüksek rütbelilerin toplantısı başlamış, kaçışın sorgulanmasına geçilmiş, Teito'nun içeriden yardım aldığı iması hafiften hissettirilmektedir. Yine de Ayanami'nin çok sakin tavrı inceden kıllandırmakta, bizim oğlanın tehlikede olabileceği çekincesini akıllara vermektedir ki zaten Teito da o tehlikeyle yüz yüze gelecektir.

    Ama hepsinden önce: Mikage çıkagelir. Evet, birden oldu bittiye getirilmiş senaryo açığıyla Mikage çok sevgili dostu Teito'yu buluverir. Her ne kadar bu karşılaşmayı gözüpek seyirci yutmamış, arkasında bir bit yeniği aramışsa da o yenik henüz bu bölümde verilmeyecektir. Gerçi hafiften bir değdirme yaparlar Mikage'nin aile bağları sayesinde. Ayanami'nin işkence sırasında oynadığı koz ve Mikage'nin ailesiyle olan ilişkisi düşünüldüğünde öyle birden çıkagelmesi çok da abuk değildir lakin altının çok daha fazla dolması gereken bir karşılaşma olmuştur. Mikage'nin mazisi varsa Teito'nun da mazisi vardır, eksik kalıp bir yerleri şişmesin kıvamında. Ve bu mazide Teito'nun önemli bir özelliğini de öğrenme fırsatı buluruz.

    İlk (umarım tek) senaryo kolaycılığını gördüğüm serinin bu bölümü iki kilit flashbacke sırtını dayamış, hikayeyi kurmaya yarayan bölümlerden biriydi. Süper tempolu 2 bölümün ardından böyle bir yavaşlama beklenmedik değildi. Arayı çok açtığım seriyi bir an evvel yakalayıp yeni bölümleri yazacağım. Maalesef çok beklettim.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi