• Kurokami The Animation - 16





    Collapse


    Önceki bölümde çatı katında Kuraki tarafından sıkıştırılan Kuro ile Keita hiç beklemedikleri bir noktadan gafil avlanmış olurlar. Kuraki dallaması son kozunu oynamış ve Keita'nın Root'unu bulup getirmiştir. Keita birazdan ölecektir, seri iyice çıfıt çarşısına dönecektir, 15 bölümlük kahramanımız cesur dizilerin uyguladığı taktikle son bölümünü sürecektir. Yine de belli de olmazdır.

    Neredeyse tüm bölümün geçtiği çatı katında önce Shinra isimli azmanı sonra da Kuraki'nin Mototsumitama'sı olan Raiga'yı çok feci marizleyen Kuro inanılmazı başararak Keita'yı hayata döndürür. Serinin böyle "ben yaptım oldu"cu tavırları var ara sıra ama bu seferki gerçekten "çüşünüz!" dedirtti. Lakin sonrasında Keita'nın Doppeliner Sistemi'ni değiştirmeyi kafasına koyduğunu öğrenmemizle işler iyice değişti, gidişatın rengi belli oldu. Yine de belli olmazdı.

    Son sekansta ise herkesin patır patır döküldüğü bir kent görüyoruz. Tam bir mahşer günü kıvamında anlatılan bu planlar önce korkutucu ve ilgi çekici gelse de seri yine kendine has tavrıyla bir yerlere bağladı, kentin göbeğinden dağ çıkardı. Evet, böyle de absürt ötesi bir dizi olmayı başaran Kurokami'de önümüzdeki bölümlerde seyirciyi ayakta tutacak bir kötü karakter de hemen konduruldu. Bu kötü çocukla savaşacak Kuro'ya büyük şans dilerim. Herhalde bu herifi de marizler ama yine de belli olmaz.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi