• Gungrave - 23





    Daughter


    Mika ile Grave mezarlığı ziyarete giderler. Eski dostların başına bir süre durduktan sonra Mika bu kadar cana kıyılmasının kafi olduğunu, artık Grave'in intikam peşinde koşmasını istemediğini belirtir. Grave onu tabii ki sallamaz.

    Üst kadroyu makamına çağıran Harry öldürülen yaverlerinin yerine yenilerini almak istemektedir. Kodamanlardan bazıları Brandon ile olan mevzunun sadece patronu bağladığını söyler ve örgütün buna karıştırılmasından duydukları rahatsızlığı ifade ederler. İçeri bir Orgman girer. Ortalık sessizleşir.

    Grave'i telkin etme çabalarındaki Mika hâlâ "gel kaçalım" ayaklarını yapmaktadır lakin Grave de hâlâ sallamamaktadır. Aile saadeti yaşayan Harry, Sherry ve Bear bir lokantada yemeklerini yerken gelen telefonla Bear Walken masadan ayrılır. Grave bulunmuştur ve saldırıya geçilmek üzeredir. Takımı aportta bekleyen Walken ekibindeki herkesi geri çeker ve tek başına dalmak istediğini söyler. Ekibi itiraz eder gibi olsa da kimse patronun işine karışmaz. Walken da çıkar delikanlı gibi Grave'e düello teklif eder. Kill Bill tadında bir kapışma mekânında Grave ile Bear Walken dövüşü başlar. Sonuç belli olsa da Walken'ın yeni modifiyelerini izlemek eğlencelidir.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi