• Fullmetal Alchemist: Brotherhood - 4





    An Alchemist's Distress


    Açılışı+OP'yi+önceki bölüm faslını geçip 2.5 dakika yedikten sonra başlayan 3. bölümde Scar'ın şehre gelişini ve Simyagerleri tek tek indirmeye başlamasını görürüz. Iron Blood Simyager Basque Gran'ı güzel bir aksiyon sonrası tanrısına gönderen Scar tahtasına bir çizik daha atar.

    Felsefe Taşı bekledikleri gibi çıkmayan kardeşler de karargaha geri döndüklerinde hoş bir sürprizle karşılaşırlar. Shou Tucker isimli simyager kardeşlerin denedikleri dönüşüm üzerinde bir uzmandır. Şimdiye kadar laftan anlayan ve tek bir cümle kurabilen chimera'yı üretmiştir. Eyalet madalyası alınmaması için bu sene de bir başarı göstermek zorunda olduğundan sürekli çalışmaktadır. Ama evinin kapılarını ve engin bilgilerle dolu kütüphanesini kardeşlerin kullanımına açar. Kardeşler de Tucker'ın kızı Nina ve köpeği Alexander ile bir yandan oynarken bir yandan da kendilerini geliştirmek istemektedir.

    Serinin gidişatı belli oldu gibi. 1. sezondaki 2 bölümü al, tek bölüm yap ve öyle sun. Mizah ve hüzünden hiçbir şey kaybedilmemiş. Fullmetal Alchemist projesinin en önemli ayağı olan bu iki özellik yine üstüne düşülmüş bir şekilde devam ediyor. Fakat 1. sezonu izlemiş biri için tüm bölümlerin sonlarının bilinmesi bir handikap şimdilik. Sıkıştırılmış bir tekrar gibi ilerliyor. Artısı ise yine temposu konusunda sıkıntı çekmemesi. Bölümler başlıyor ve akarak bitiyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi