• Fullmetal Alchemist: Brotherhood - 1





    Fullmetal Alchemist


    6 sene aradan sonra ikinci sezonuyla karşımıza gelen Alphonse ve Edward Elric kardeşlerin maceraları kaldığı yerden devam ediyor.

    Eskiden eyalete bağlı çalışan bir simyacı olan Isaac McDougal daha ilk bölümden eski dostlarına karşı gelmektedir. Simya gücü su ve suyun halleri olan McDougal'ı durdurmak da Elric kardeşlerin işidir.

    Orduyu ve kumandan Bradley'i mağlup etmek isteyen McDougal kapı kapı gezmekte ve kendine bir yaver aramaktadır. İlk durağı da Crimson Simyacı olan Kimbley'dir. Lakin beklediği desteği Kimbley'den göremez. E o da tek tabanca hareket etmeye karar verir. Merkez binayı dondurma planını yürürlüğe sokan McDougalElric kardeşler de durduramaz çünkü eleman Felsefe Taşı'na sahiptir ve şehrin dört bir yanına çemberler çizmiştir. Kötü adammış gibi gösterilse de arkada dönen dolaplar hakkında bilgisi var gibidir. Öyle ya da böyle kardeşlerden kaçmayı başarır ama kumandan Bradley'in kılıcından kurtulamaz.

    Eski tadından hiçbir şey kaybetmemiş gibi başlayan seride ilk dikkatimi çeken açılış parçası oldu. Dön baştan tekrar tekrar dinledim. Animasyonda ve seslendirmede yine hiçbir sıkıntı yok. Mizah seviyesi biraz fazla tutulmuş gibi geldi ama konu oturduktan sonra bunlar gözüme çarpmayacaktır, eminim.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi