• Kurokami The Animation - 7





    Kuro's Past


    Okinawa'ya yapılacak yolculuğa Akane abla da katılacaktır. Excel ile Akane telefonda görüşürlerken Hiyou'nun adamları da bu konuşmayı dinlemektedir. Hiyou ise kendi mekanını basanları bulmak için kuyruk acısına iyi gelecek bir ilaç yazdırmaktadır.

    Kogure Riona isimli kız ve Yakumo ismindeki Mototsumitama iki Tribal Ends üyesinden kaçar ama köşeye kıstırıldıklarını görünce ağız burun dalarlar adamlara. Yakumo isimli çakma kızılderili, Kuro'ya "prenses" diye hitap eder. Keita "kızı kaptırmayalım" tribi atar.

    Geçmişinden bahseden Kuro'nun başka bir diyarda yaşadığını ve o diyarın dengesini korumakla mükellef olduğunu öğreniriz. Her şey el bebek gül bebek ilerlerken günlerden bir gün Kuro'nun abisi Reishin kelimenin tam anlamıyla sapıtır ve önüne gelene fatality çeker. Sonlarına anca yetişen Kuro ise kanlar içindeki annesini ağaca bağlanmış vaziyette bulur. Reishin "dünyaya inip biraz da oranın dibini göreceğim" der.

    Hiyou bizimkileri bulur (nasıl bulur, sormayın işte). Meğersem Hiyou normal insanları alıp Kuro'nun diyarına götürerek orada kontrat deneyleri yaparmış. Uzun lafın kısası bunlar yine birbirlerine dalarlar, 3-4 dakkalık aksiyon başlar.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi