• Gungrave - 20





    Brother

    Lee'nin ciyaklamarıyla açılan bölüme Bear Walken bir dur der. "Artistlik yapıp bağırma, önce indir o elini" soğukkanlılığıyla takılan Walken'ın sözünü dinleyen Lee azıcık durulur. "Herifi bulsanız bile onu bana bırakın" delikanlılığını gösteren Lee ise "hadi len" diyecek kimseyi bulamaz karşısında.

    Grave ile sohbet etmeye çalışan Mika bir yandan da annesi hakkında bilgiler öğrenmeye çalışır ama Grave'in ağzı yine devlet kapısı gibi kapalı kalır. O sırada gelen doktor da bir dolu vaaz vermekten geri kalmaz.

    Bob'un ölümünün fazla kolesterolden olduğunu halka sızdırmaya çalışan Harry'nin de anıları depreşir. Olayları daha net görmeye başlar ve tabii ki de asabileşir. "13 yıl önce de karşımdaydın, yine dikildin lan" siniriyle duvara bir fiske patlatan Harry de elini kana bulayacaktır anlaşılan.

    Sokakta kıstırılan bir amcayı kurtarma adına elindeki şişeyi Millennion adamlarına fırlatan Mika yakalanır ama Grave çok geçmeden tepeden zebellah gibi iner ve iki herifi de fukara sümüğü gibi yapıştırır duvara. Amcayı kurtarırlar kurtarmasına da amca pek oralı olmaz, Mika'nın elini kendi elinin tersiyle iter. Adamlarının tepelendiğini duyan Bunji olay yerine intikal eder. Grave ile tek başına kapışmak istemektedir.

    Mika ile eski mekâna giden Grave buranın çıkışında karşısında Bunji'yi bulur. "Hani evimiz olacaktı" mızmızlığında takılan Bunji hâlâ olayları idrak edecek zekâya sahip olamadığından Grave'i öldürmek istemektedir. Boş bir sokakta vahşi Batı misali bir düello başlar. Gerçi Bunji pis oynayıp önceden yerleştirdiği patlayıcıları ateşler ama Grave tabii ki kurtulur. Bunji'nin tüm semte kurduğu patlayıcılarla kıskıvrak yakalanan Grave zor duruma düşer. Bunji'nin elindeki felç edici silahla da yerle yeksan olmaktan kurtulamaz. Son anda ortaya çıkan Mika ise elinde tuttuğu kıytırık altıpatlarla Bunji'ye durmasını söyler ama Bunji'nin dikkatini dağıtmaktan başka bir işe de yaramaz. Velhasıl bu kadarlık bir ara bile Grave için yeterlidir. Grave onu yumruklarıyla köfte yapar.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi