• Gungrave - 16





    Letter


    O hengameden sonra önce Doktor Tokioka'nın iç hesaplaşmasını dinler ve elindeki mektubun üstünde yazan isme şahit oluruz. Akabinde savaş alanını teftişe gelen Harry ve yardakçıları konuşurken arkadan beliren, "ben daha iyisini yaparımcı" Doktor Laguna Glock ile tanışırız. Harry'den bu diriltme çalışmalarını geliştirmek için izin ister ve alır.

    "Bunu okuyorsan ben ölmüşüm" mektuplarından biridir Tokioka'nın elindeki mektup. Yazan Brandon, alansa Big Daddy'dir. Brandon çok önceden Harry'nin karıştırdığı haltları bildiğini bu mektupta itiraf etmiştir. Aynı zamanda bu mektupla Big Daddy'i ayağına da çağırmaktadır. Brandon'u tekrar gören Big Daddy göz yaşlarına hâkim olamaz.

    Brandon çıkışı Maria'nın kaybolduğu haberini alan Big Daddy telaşa kapılır. Maria ise eski yavuklusunun intikamını almak için yola koyulmuştur. Zamanında yetişip hamile potansiyel katili durduran Big Daddy, Brandon'un yaşadığı yalanını sıkar Maria'ya. Saftirik Maria da az tarttıktan sonra hemen inanır bu habere. Hormonların da etkisiyle kendini koyuverir.

    Maria'yı postalayan Big Daddy asansöre atladığı gibi Harry'nin yanına çıkar. İki lafın belini kırmalarından hemen sonra silahına davranan Big Daddy tam Harry'i vurmak üzereyken meydanın kendisine kaldığı Bunji kralcılık yaparak patronunu korur. Patronunu ise o dakikadan sonra tutabilene aşkolsundur.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi