• Gungrave - 12





    Kind


    Ben diyeyim 10 siz diyin 15 sene geçmiş kadar yaşlanmış olan Brandon, Harry, Lee, şişko haberci, Maria ve diğerleri seriye "emekliler mafyada görsün" havası katmışlardır. Bu sırada Harry kaç bölüm önce attığı tohumların meyvelerini toplamaya başlamış ve Bear Walken'ın körpecik kızını götürmeye başlamıştır. Pek bir yenilik yoktur batı yakasında. Millennion her yere sahiptir, rakibi yoktur, paranın gözünü çıkarmıştır. Kızına Harry ile görüşmeyi yasaklamaya çalışan Walken böyle yaparak kızını Harry'e daha da bağladığının farkında olmayacak kadar keko bir babadır.

    Brandon ile Harry'i varisleri yapmayı düşündüğünü Maria'ya söyleyen Patron, kızın Brandon'a olan öfkesinin aslında yersiz olduğunu, Brandon'un onu korumak için hiç ziyaretine gelmediğini söyler. Bunları duyunca Maria açar muslukları haliyle.

    Lightning'in üzerinde çalıştığı zombileştirme deneylerini bu sefer Harry üstlenir. Doktor Tokioka'ya "sana istediğin kadar para, güvenlik, sigara. Yeter ki şu bizim işi hallet" diyerek yaklaşan Harry'nin hedeflediği amaç canı istediği kadarını alıp sattığı, verip kendine sakladığı bir özgürlüktür. "Kralı gelse tanımam" özgürlüğünün peşinde koşmaktadır Harry.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi